27 Şubat 2014 Perşembe

ANADOLU EFES: BİR BASKETBOL TAKIMI OLABİLMEK



Türk basketbolunun kulüpler tarihinde en başarılı olmuş takımı olan Anadolu Efes (Efes Pilsen) geçtiğimiz sezonun sonundan itibaren büyük bir çöküş yaşamakta.

2012-13 sezonunun Euroleague play oflarında son 2 yılın Avrupa şampiyonu Olympiacos ile eşleşmiştik. Harika bir kadroya sahiptik ve şansımızı sonuna kadar kullanmıştık. Nasıl bir disiplinsizlik örneği olur bilemem, belki yargısını yapmak bana düşmez ancak 2-2’lik serinin son maçında Sasha Vujacic sadece bir röportajda kullandığı cümleler yüzünden takımdan kesildi. “Final Four görmek istiyorsak, coach Mahmudi’nin beni daha fazla oyunda tutması gerek.” Demişti Sasha. Sırf bu cümle yüzünden disiplinsiz olarak kabul gördü ve takımdan kesildi. Bu cümleyi kuran sporcu; Los Angeles Lakers’ta Kobe Bryant ile yan yana 2 NBA şampiyonluğu gören ve sadece daha çok oynamak istediğini dile getiren bir basketbolcuydu. Play off serisinin son maçında deplasmanda 15 sayı öndeyken çok efsanevi şeyler oldu. Farmar sakatlanıp oyunu terk etti, Savanovic 5 faul alıp oyun dışı kaldı. 3’lü skor opsiyonumuzdan biri olan Vujacic zaten 12 kişilik kadroya alınmadığından Final Four şansımız pufff diye avucumuzun içinden uçup gitti.

2013-14 sezonunda çok daha kısık bir bütçe ile yola çıktık. Başarılı bir takım kurabilme amacını belki de bu kadar kötü kullanabilen başka bir yönetim daha yoktur. Zoran Planinic geldi. Belki de Efes’in şimdiye kadar ki en verimli transferlerinden biriydi bu ama hiçbir şekilde doğru bir rotasyona sokulmadı. Zoran Planinic Tau Ceramica’yı İspanya ABC’de şampiyonluğa taşıyıp, Euroleague’de 2 sene üst üste Final Four oynatan bir oyun kurucuydu. Ardından gittiği CSKA Moskova’da Rusya şampiyonluğu ve Euroleague şampiyonluğu yaşadı. Ordan gittiği Khimki’de Eurocup şampiyonluğu yaşadı ve takımını Euroleague’e taşıdı. Tüm bunları yaparken 35 dk ortalama ile oynayan bir basketbol takımı beyniydi. Ona bu sezon Efes’te beyin olma şansı verilmedi. Dakikaları, adeta kariyerinin son yıllarına gelmiş bir sporcu gibi azalmıştı. Kısık bütçe ile yola çıkılırken, Amerika’dan getirilmiş 89 doğumlu ve daha ülkesinden ilk defa dışarı çıkan bir çocuk olan Scotty Hopson’a güvenildi. Şımarıklığı artık ne derece had safhalara ulaştı bilmiyorum ama o da displinsizliği gerekçesiyle takımda kesildi. Semih’in oyuna katkı anlamında hiçbir zaman girememesi, Barac ile paylaştığı dakikaların hakkaniyetsizliği bizi her daim dibe sürükleyen unsurlar oldu. Barac sakatlanıp takımdan uzaklaştığında tek başına daha da kötüye giden Semih takıma bir şeyler verebilmesi beklenirken hep daha da zarar verdi.

Tuncay Özilhan basketbolu seven bir yönetici. Şu aşamadan sonra yapılması gereken tek şey; hem teknik kadro anlamında hem de bireysel yetenekli oyunculardan ziyade takım oyununu geçmişte başarı ile oynamış oyuncuları bu takıma dahil ederek önümüzdeki sezonu/sezonları düşünmek için gerekli adımları atmaktır. Bütçe kısmaktan vazgeçip, gerekli yatırımı yaparak Efes’i Türk basketbolu ve Avrupa’da ait olduğu mertebeye geri koymak gerekmektedir. Bunu yapabilecek maddi güçler ve sponsor destekleri mevcut. Bu sene denenen sistem sadece Efes’e değil Türk basketboluna ciddi zarar vermiştir. Fenerbahçe Ülker takımı örnek alınmalı ve bu şekilde yola devam edilmelidir. Tuncay Özilhan’ın eskiden olduğu gibi gereken özveriyi göstereceğine inanıyorum. Eğer bunlar gerçekleşmezse; ne yazık ki bir zamanların Cibona Zagreb’i gibi, Kızılyıldız’ı gibi başarılı yıllar geçirdikten sonra bir daha asla gün yüzüne çıkamayan ve hep diplerde gezinen bir takımdan başka bir şey kalmayacak geriye..

OSMAN ÇELİK
27.02.2014

www.twitter.com/ocelik7

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...