Türk basketbolunun kulüpler
tarihinde en başarılı olmuş takımı olan Anadolu Efes (Efes Pilsen) geçtiğimiz
sezonun sonundan itibaren büyük bir çöküş yaşamakta.
2012-13 sezonunun Euroleague play
oflarında son 2 yılın Avrupa şampiyonu Olympiacos ile eşleşmiştik. Harika bir
kadroya sahiptik ve şansımızı sonuna kadar kullanmıştık. Nasıl bir
disiplinsizlik örneği olur bilemem, belki yargısını yapmak bana düşmez ancak
2-2’lik serinin son maçında Sasha Vujacic sadece bir röportajda kullandığı
cümleler yüzünden takımdan kesildi. “Final Four görmek istiyorsak, coach
Mahmudi’nin beni daha fazla oyunda tutması gerek.” Demişti Sasha. Sırf bu cümle
yüzünden disiplinsiz olarak kabul gördü ve takımdan kesildi. Bu cümleyi kuran
sporcu; Los Angeles Lakers’ta Kobe Bryant ile yan yana 2 NBA şampiyonluğu gören
ve sadece daha çok oynamak istediğini dile getiren bir basketbolcuydu. Play off
serisinin son maçında deplasmanda 15 sayı öndeyken çok efsanevi şeyler oldu.
Farmar sakatlanıp oyunu terk etti, Savanovic 5 faul alıp oyun dışı kaldı. 3’lü
skor opsiyonumuzdan biri olan Vujacic zaten 12 kişilik kadroya alınmadığından
Final Four şansımız pufff diye avucumuzun içinden uçup gitti.
2013-14 sezonunda çok daha kısık
bir bütçe ile yola çıktık. Başarılı bir takım kurabilme amacını belki de bu
kadar kötü kullanabilen başka bir yönetim daha yoktur. Zoran Planinic geldi.
Belki de Efes’in şimdiye kadar ki en verimli transferlerinden biriydi bu ama
hiçbir şekilde doğru bir rotasyona sokulmadı. Zoran Planinic Tau Ceramica’yı
İspanya ABC’de şampiyonluğa taşıyıp, Euroleague’de 2 sene üst üste Final Four
oynatan bir oyun kurucuydu. Ardından gittiği CSKA Moskova’da Rusya şampiyonluğu
ve Euroleague şampiyonluğu yaşadı. Ordan gittiği Khimki’de Eurocup şampiyonluğu
yaşadı ve takımını Euroleague’e taşıdı. Tüm bunları yaparken 35 dk ortalama ile
oynayan bir basketbol takımı beyniydi. Ona bu sezon Efes’te beyin olma şansı
verilmedi. Dakikaları, adeta kariyerinin son yıllarına gelmiş bir sporcu gibi
azalmıştı. Kısık bütçe ile yola çıkılırken, Amerika’dan getirilmiş 89 doğumlu
ve daha ülkesinden ilk defa dışarı çıkan bir çocuk olan Scotty Hopson’a
güvenildi. Şımarıklığı artık ne derece had safhalara ulaştı bilmiyorum ama o da
displinsizliği gerekçesiyle takımda kesildi. Semih’in oyuna katkı anlamında
hiçbir zaman girememesi, Barac ile paylaştığı dakikaların hakkaniyetsizliği
bizi her daim dibe sürükleyen unsurlar oldu. Barac sakatlanıp takımdan
uzaklaştığında tek başına daha da kötüye giden Semih takıma bir şeyler verebilmesi
beklenirken hep daha da zarar verdi.
Tuncay Özilhan basketbolu seven
bir yönetici. Şu aşamadan sonra yapılması gereken tek şey; hem teknik kadro
anlamında hem de bireysel yetenekli oyunculardan ziyade takım oyununu geçmişte
başarı ile oynamış oyuncuları bu takıma dahil ederek önümüzdeki
sezonu/sezonları düşünmek için gerekli adımları atmaktır. Bütçe kısmaktan
vazgeçip, gerekli yatırımı yaparak Efes’i Türk basketbolu ve Avrupa’da ait
olduğu mertebeye geri koymak gerekmektedir. Bunu yapabilecek maddi güçler ve
sponsor destekleri mevcut. Bu sene denenen sistem sadece Efes’e değil Türk
basketboluna ciddi zarar vermiştir. Fenerbahçe Ülker takımı örnek alınmalı ve
bu şekilde yola devam edilmelidir. Tuncay Özilhan’ın eskiden olduğu gibi
gereken özveriyi göstereceğine inanıyorum. Eğer bunlar gerçekleşmezse; ne yazık
ki bir zamanların Cibona Zagreb’i gibi, Kızılyıldız’ı gibi başarılı yıllar
geçirdikten sonra bir daha asla gün yüzüne çıkamayan ve hep diplerde gezinen
bir takımdan başka bir şey kalmayacak geriye..
OSMAN ÇELİK
27.02.2014
www.twitter.com/ocelik7