22 Nisan 2019 Pazartesi

İLK VE TEK CENNET


Kısa Önsöz:
Bu kısa hikaye belki de dünya üzerinde bir death metal konseri esnasında yaşanmış sayılı romantik öykülerden biri olabilir. Bu hikayeyi özel kılan şey; sadece bir death metal konserinde yaşanmış olması değil, öykü de geçenlerin birey için gerçekten evrensel güzellikte değerler taşımasıdır. Yaklaşık 6 aydır bu blog üzerinde klavyeye dokunmadım. Umarım yaşanılanları olabilecek en iyi şekilde satırlara dökebilirim.


21.Nisan.2019 Pazar Öğlen saat 13:00:
İzmir’de sürekli değişip duran hava sıcaklığı ve mevsimin bir türlü kendini bulamamasıyla birlikte hangi kıyafetlerini giyeceğini şaşırıp duran Akın, günün sonunda ülkenin sayılı başarılı death metal gruplarından Asafated’in konserine gideceği için çok heyecanlıydı. Asafated uzun süredir bir albüm yapmıyordu ve grup üyeleri yeniden biraraya gelip kısa çaplı bir turne için yollardaydı. Akın, Heavy Metal müziğe olan hayranlığının yanı sıra basketbol sporuna da tutkuyla bağlanmış, müzikte Asafated grubunun olduğu gibi basketbolda da ülkenin yapıtaşı konumunda olan spor kulübü Anadolu Efes’in sıkı bir taraftarıydı. Asafated’in frontmani ve kurucularından Tanju ile çok yakındılar çünkü ortak noktaları sadece müzik değil aynı zamanda basketboldu. Efes maçlarında tanışıp sıkı bir dostluk kurmuşlardı. Bu yüzden İstanbul dışı bir görüşme mutlaka gerçekleşmeliydi. Çok uzun süre öncesi çalışma programını ayarlamasına rağmen Akın yine de konser günü 22:00’a kadar işten çıkamayacaktı. Asafated’in sahneye çıkış saati ise 22:00’dı. En az 1 saat sahnede kalacak grubu sadece yarım saat kadar izleyecekti Akın ama sonrasında onlarla sohbet edecek ve keyifli dakikalar geçirecekti.






21.Nisan.2019 Pazar Gece saat 22:00:
İşten çıkıp hemen taksiye atlayan Akın sadece 2.5 dakikada Bölge metroya geldi. Hemen metro ile Halkapınar’a, oradanda İzban’la Alsancak’a geçti. Koşar adımlarla Up Stage Performance’a yürürken Antalya’dan konser için gelen arkadaşı Hüseyin mesaj attı:

“Tanju abiler daha çıkmadılar, halen alt grup sahnede”

Bu mesaja çok sevinen Akın adımlarını hızlandırdı. Mesaja ‘hemen geliyorum 2 dk.ya ordayım’ diye cevap verdi. Hüseyin, Akın’ı karşılamak için dışarı çıkmıştı. Birlikte kulise Tanjuı’nun yanına gittiler. Akın konsere yetiştiği için çok mutluydu. Hatta Tanju’da

“Tam zamanında adamım” dedi.

Alt grup sahneden indi. Sahne Asafated için düzenlenmeye başladı. Yaklaşan konser için dışarıdaki kalabalıkta içeri girdi. Soundcheck’in yeniden yapılması ve tüm düzenlenmeler bittiğinde saat 23:00’ı geçiyordu ve Asafated çalmaya başladı. İlk parçanın ardından Tanju seyirciyi selamladı.

“Selam İzmir, bugün hiç yorgun değiliz. Çünkü öldüğümüz zaman dinlenmek için yeterince vaktimiz olacak.”




Toplulukla beraber müziğin keyfini çıkaran Akın, bir an da önünde elinde birasıyla müziğe eşlik eden ve o an ki dış görünüşüyle muazzam güzellikte olan bir bayanla karşılaştı. Gözlerini ondan alamadı. Eski sevgilisi Naz’a çok benziyordu kız. Belki de Naz’ı hiçbir zaman bir metal konserinde öyle eğlenirken göremeyeceği için bir anlık bir ilgi duymuştu kıza. Aradan birkaç dakika geçti. Kız Akın’ın ona baktığını fark etmişti. O da birkaç kez bakışlarını Akın’a yöneltti. Konseri unutan Akın “nasıl olsa cehennemde yanacağım nolcak ki” diyerek utanmadan kıza bakmaya devam etti. Kız birasını içiyor, müziğe eşlik ediyor, cennetimsi tebessümler saçıyordu etrafına. Konserden tamamen bağımsız olan Akın bu güzel bayana teslim olmuş sadece onu izliyordu. Bu bakışlar artık sınırları aşmıştı. Güzel kız yanında ki elemana sarılarak konserin keyfini çıkarmaya devam etti. Sarılmaları ufak çaplı erotik dokunuşlara dönmüş birlikte müziğin ritminde kayboluyorlardı. Akın gördüklerinden sonra gözlerini kaçırdı ve konsere odaklanmaya karar verdi.


Tüm bu kafa karışıklığı ve haddine olmayan düşüncelerin esaretinden kurtulup, 10 yıl da bir gelecek olan bir konserin tadını %100 çıkarmak zorunda olduğunu hatırladı ve konserin ritmine, müziğin akışına bıraktı kendini. Lonely ve Humanity Landscape parçalarına grupla birlikte eşlik etti. Konser sona erdiğinde kalabalık dağıldı. Antalya’dan gelen arkadaşı Hüseyin gece otobüs yolculuğu ile geri dönecekti. Kalabalığın gürültüsünden sıyrılıp seyahat firmalarıyla telefon görüşmesi yapmak için dışarı çıktılar. Hüseyin telefon görüşmesi yaparken Akın’ın gözü merdivenlerden inen ve konserin başlarında bakıştığı kıza takıldı yeniden. Tek başına iniyordu. Dengesini kaybetti ve düşmek üzere iken Akınların önünde duran masaya tutunarak ayakta kalabildi.


“Kusura bakmayın, kafam biraz iyi.” dedi.

Eğer o masa orada olmasaydı. Düşmek üzere olan kıza düşmemesi için Akın elini uzatacaktı. Masa gerçekleşmesi mümkün olan bu ana engel olmuştu. Kız çantasından bir sigara çıkardı. Fakat ateşi bulamadı çantasında. O an Akın keşke sigara içseydim diye içinden geçirdi. Hayranlıkla kıza bakarken kız da bakışlarını ona çevirdi ve sanki kendisine ateş bulacakmış gibi bir düşünce ile Akın’a bakmaya başladı. Ama ne kibrit ne de çakmak yoktu Akın’da. O esnada kız kendi çakmağını buldu ve sonunda sigarasını yakabildi. Hüseyin de seyahat firmasına ulaşmaya çalışıyordu. O sırada yanlarında sigara içen güzel kızın da telefonu çaldı ve o da telefonla konuşmaya başladı. Akın hayran hayran kıza bakmaya devam ediyordu. Kızın kafası gerçekten o kadar iyiydi ki, elindeki çakmağı yere düşürdü. Akın uzanıp çakmağı aldı ve ona verdi. O an kız, konuşmasını yarıda kesip Akın’a döndü ve çakmağını ondan aldı.

“Çok tatlısın, teşekkür ederim.”

“Rica ederim.”

Çok kısa bir konuşma anı oldu çünkü kız telefondaydı. Hal bu ki iletişim kurduktan sonra Akın ona ‘büyüleyici bir güzelliğin var’ demek istemişti. Aklında bir an bu düşünce belirmişti, bunu ona söylemeyi çok istemişti ama kız telefondaydı ve görgü kuralları gereği ona bu düşüncesini söyleyemedi.


Hüseyin dönüş yolu için otogara gitmek zorundaydı. Tanjuyla vedalaştı. Akın ona İzban’a kadar eşlik etmek için konser alanından ayrıldı. Hüseyini yolcu ettikten sonra koşar adım Muzaffer İzgü sokağındaki Up Stage Performance’a geri dönüyordu. O an aklındaki tek şey o kızı bulup tekrar konuşabilmekti. Sokağa girdi, çok şükür kız mekandan ayrılmamıştı. Yanında birkaç bayan daha vardı ve onlarla sohbet ediyordu. Crematory’nin solisti Felix ise ortalarda yoktu. Kesinlikle beraber değillerdi ya da ciddi bir ilişkileri yoktu. Yani Akın konuşabilirdi. Ancak yine görgü kurallarına olan bağlılığı yüzünden onu o arkadaş grubundan çekip çıkarmak istemedi. Tek başına beklemektense yukarı çıkıp yine birazdan şehirden ayrılacak olan arkadaşı Tanju ile bir iki laf etmek zorunda olduğunu, oraya asıl geliş amacının bu olduğunu hatırladı. Tanjuların yanına döndü. Müzik ve basketbol konulu oplmak üzere 15 dakika boyunca sohbet ettiler. Tanju ve Asafated sahne yorgunluğunun ardından bir yandan toparlanma hazırlıklarındaydılar ve kalan kısıtlı zamanda Tanju çevresindeki herkesle nezaketle ilgilneniyordu. 15 dakika sonunda Akın Tanju’dan izin isteyip vedalaştı.


22.Nisan.2019 Pazartesi Geceyarısı saat 00:20
Koşarak dışarı çıktı. Kafasındaki tek düşünce onunla konuşmaktı. Hayat bir olaylar serisidir. Bazı anlar çok kıymetli ve çok özeldir. Akın birazdan hayatının en kıymetli ve özel anlarından birini yaşayacağına inanıyordu. Fakat kafasında belirlediği zamanı ne yazık ki yanlış hesaplamıştı. Dışarı çıktığında konserin başından beri ilgisini çeken ve kısa da olsa iletişim kurabildiği güzel metalci kız Up Stage’den çoktan ayrılmıştı. Belki bir şans, bir ihtimal Kıbrıs Şehitleri Caddesine doğru koştu ve her iki yöne de baktı ama onu göremedi.


Son tramvaya yetişmek için Kıbrıs Şehitleri caddesinde yürürken o kızı düşündü. Onun cennetimsi tebessümlerini. Hiçbir zaman sahip olamayacağı yüreğini düşündü. Son tramvaya bindi ve Göztepe’ye doğru yola çıktı. Düşüncelere teslim olmuş karışıklığını kulaklarında dinlediği müzikle bastırmaya çalışıyordu. Yol boyunca In Flames, Dream Theater, Hammerfall ve Vivaldi ona eşlik etti.

Osman ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...