Kısa Önsöz:
Bu kısa hikaye belki de dünya
üzerinde bir death metal konseri esnasında yaşanmış sayılı romantik öykülerden
biri olabilir. Bu hikayeyi özel kılan şey; sadece bir death metal konserinde
yaşanmış olması değil, öykü de geçenlerin birey için gerçekten evrensel
güzellikte değerler taşımasıdır. Yaklaşık 6 aydır bu blog üzerinde klavyeye
dokunmadım. Umarım yaşanılanları olabilecek en iyi şekilde satırlara
dökebilirim.
21.Nisan.2019 Pazar Öğlen saat
13:00:
İzmir’de sürekli değişip duran
hava sıcaklığı ve mevsimin bir türlü kendini bulamamasıyla birlikte hangi
kıyafetlerini giyeceğini şaşırıp duran Akın, günün sonunda ülkenin sayılı
başarılı death metal gruplarından Asafated’in konserine gideceği için çok
heyecanlıydı. Asafated uzun süredir bir albüm yapmıyordu ve grup üyeleri
yeniden biraraya gelip kısa çaplı bir turne için yollardaydı. Akın, Heavy Metal
müziğe olan hayranlığının yanı sıra basketbol sporuna da tutkuyla bağlanmış,
müzikte Asafated grubunun olduğu gibi basketbolda da ülkenin yapıtaşı konumunda
olan spor kulübü Anadolu Efes’in sıkı bir taraftarıydı. Asafated’in frontmani
ve kurucularından Tanju ile çok yakındılar çünkü ortak noktaları sadece müzik
değil aynı zamanda basketboldu. Efes maçlarında tanışıp sıkı bir dostluk
kurmuşlardı. Bu yüzden İstanbul dışı bir görüşme mutlaka gerçekleşmeliydi. Çok
uzun süre öncesi çalışma programını ayarlamasına rağmen Akın yine de konser
günü 22:00’a kadar işten çıkamayacaktı. Asafated’in sahneye çıkış saati ise
22:00’dı. En az 1 saat sahnede kalacak grubu sadece yarım saat kadar
izleyecekti Akın ama sonrasında onlarla sohbet edecek ve keyifli dakikalar
geçirecekti.
21.Nisan.2019 Pazar Gece saat
22:00:
İşten çıkıp hemen taksiye atlayan
Akın sadece 2.5 dakikada Bölge metroya geldi. Hemen metro ile Halkapınar’a,
oradanda İzban’la Alsancak’a geçti. Koşar adımlarla Up Stage Performance’a
yürürken Antalya’dan konser için gelen arkadaşı Hüseyin mesaj attı:
“Tanju abiler daha çıkmadılar,
halen alt grup sahnede”
Bu mesaja çok sevinen Akın adımlarını
hızlandırdı. Mesaja ‘hemen geliyorum 2 dk.ya ordayım’ diye cevap verdi.
Hüseyin, Akın’ı karşılamak için dışarı çıkmıştı. Birlikte kulise Tanjuı’nun
yanına gittiler. Akın konsere yetiştiği için çok mutluydu. Hatta Tanju’da
“Tam zamanında adamım” dedi.
Alt grup sahneden indi. Sahne
Asafated için düzenlenmeye başladı. Yaklaşan konser için dışarıdaki kalabalıkta
içeri girdi. Soundcheck’in yeniden yapılması ve tüm düzenlenmeler bittiğinde
saat 23:00’ı geçiyordu ve Asafated çalmaya başladı. İlk parçanın ardından Tanju
seyirciyi selamladı.
“Selam İzmir, bugün hiç yorgun
değiliz. Çünkü öldüğümüz zaman dinlenmek için yeterince vaktimiz olacak.”
Toplulukla beraber müziğin
keyfini çıkaran Akın, bir an da önünde elinde birasıyla müziğe eşlik eden ve o
an ki dış görünüşüyle muazzam güzellikte olan bir bayanla karşılaştı. Gözlerini
ondan alamadı. Eski sevgilisi Naz’a çok benziyordu kız. Belki de Naz’ı hiçbir
zaman bir metal konserinde öyle eğlenirken göremeyeceği için bir anlık bir ilgi
duymuştu kıza. Aradan birkaç dakika geçti. Kız Akın’ın ona baktığını fark
etmişti. O da birkaç kez bakışlarını Akın’a yöneltti. Konseri unutan Akın
“nasıl olsa cehennemde yanacağım nolcak ki” diyerek utanmadan kıza bakmaya
devam etti. Kız birasını içiyor, müziğe eşlik ediyor, cennetimsi tebessümler
saçıyordu etrafına. Konserden tamamen bağımsız olan Akın bu güzel bayana teslim
olmuş sadece onu izliyordu. Bu bakışlar artık sınırları aşmıştı. Güzel kız
yanında ki elemana sarılarak konserin keyfini çıkarmaya devam etti. Sarılmaları
ufak çaplı erotik dokunuşlara dönmüş birlikte müziğin ritminde kayboluyorlardı.
Akın gördüklerinden sonra gözlerini kaçırdı ve konsere odaklanmaya karar verdi.
Tüm bu kafa karışıklığı ve
haddine olmayan düşüncelerin esaretinden kurtulup, 10 yıl da bir gelecek olan
bir konserin tadını %100 çıkarmak zorunda olduğunu hatırladı ve konserin
ritmine, müziğin akışına bıraktı kendini. Lonely ve Humanity Landscape
parçalarına grupla birlikte eşlik etti. Konser sona erdiğinde kalabalık
dağıldı. Antalya’dan gelen arkadaşı Hüseyin gece otobüs yolculuğu ile geri
dönecekti. Kalabalığın gürültüsünden sıyrılıp seyahat firmalarıyla telefon
görüşmesi yapmak için dışarı çıktılar. Hüseyin telefon görüşmesi yaparken
Akın’ın gözü merdivenlerden inen ve konserin başlarında bakıştığı kıza takıldı
yeniden. Tek başına iniyordu. Dengesini kaybetti ve düşmek üzere iken Akınların
önünde duran masaya tutunarak ayakta kalabildi.
“Kusura bakmayın, kafam biraz
iyi.” dedi.
Eğer o masa orada olmasaydı.
Düşmek üzere olan kıza düşmemesi için Akın elini uzatacaktı. Masa gerçekleşmesi
mümkün olan bu ana engel olmuştu. Kız çantasından bir sigara çıkardı. Fakat
ateşi bulamadı çantasında. O an Akın keşke sigara içseydim diye içinden
geçirdi. Hayranlıkla kıza bakarken kız da bakışlarını ona çevirdi ve sanki
kendisine ateş bulacakmış gibi bir düşünce ile Akın’a bakmaya başladı. Ama ne
kibrit ne de çakmak yoktu Akın’da. O esnada kız kendi çakmağını buldu ve
sonunda sigarasını yakabildi. Hüseyin de seyahat firmasına ulaşmaya
çalışıyordu. O sırada yanlarında sigara içen güzel kızın da telefonu çaldı ve o
da telefonla konuşmaya başladı. Akın hayran hayran kıza bakmaya devam ediyordu.
Kızın kafası gerçekten o kadar iyiydi ki, elindeki çakmağı yere düşürdü. Akın
uzanıp çakmağı aldı ve ona verdi. O an kız, konuşmasını yarıda kesip Akın’a
döndü ve çakmağını ondan aldı.
“Çok tatlısın, teşekkür ederim.”
“Rica ederim.”
Çok kısa bir konuşma anı oldu
çünkü kız telefondaydı. Hal bu ki iletişim kurduktan sonra Akın ona ‘büyüleyici
bir güzelliğin var’ demek istemişti. Aklında bir an bu düşünce belirmişti, bunu
ona söylemeyi çok istemişti ama kız telefondaydı ve görgü kuralları gereği ona
bu düşüncesini söyleyemedi.
Hüseyin dönüş yolu için otogara
gitmek zorundaydı. Tanjuyla vedalaştı. Akın ona İzban’a kadar eşlik etmek için
konser alanından ayrıldı. Hüseyini yolcu ettikten sonra koşar adım Muzaffer
İzgü sokağındaki Up Stage Performance’a geri dönüyordu. O an aklındaki tek şey
o kızı bulup tekrar konuşabilmekti. Sokağa girdi, çok şükür kız mekandan ayrılmamıştı.
Yanında birkaç bayan daha vardı ve onlarla sohbet ediyordu. Crematory’nin
solisti Felix ise ortalarda yoktu. Kesinlikle beraber değillerdi ya da ciddi
bir ilişkileri yoktu. Yani Akın konuşabilirdi. Ancak yine görgü kurallarına
olan bağlılığı yüzünden onu o arkadaş grubundan çekip çıkarmak istemedi. Tek
başına beklemektense yukarı çıkıp yine birazdan şehirden ayrılacak olan
arkadaşı Tanju ile bir iki laf etmek zorunda olduğunu, oraya asıl geliş
amacının bu olduğunu hatırladı. Tanjuların yanına döndü. Müzik ve basketbol
konulu oplmak üzere 15 dakika boyunca sohbet ettiler. Tanju ve Asafated sahne
yorgunluğunun ardından bir yandan toparlanma hazırlıklarındaydılar ve kalan
kısıtlı zamanda Tanju çevresindeki herkesle nezaketle ilgilneniyordu. 15 dakika
sonunda Akın Tanju’dan izin isteyip vedalaştı.
22.Nisan.2019 Pazartesi
Geceyarısı saat 00:20
Koşarak dışarı çıktı. Kafasındaki
tek düşünce onunla konuşmaktı. Hayat bir olaylar serisidir. Bazı anlar çok
kıymetli ve çok özeldir. Akın birazdan hayatının en kıymetli ve özel anlarından
birini yaşayacağına inanıyordu. Fakat kafasında belirlediği zamanı ne yazık ki
yanlış hesaplamıştı. Dışarı çıktığında konserin başından beri ilgisini çeken ve
kısa da olsa iletişim kurabildiği güzel metalci kız Up Stage’den çoktan
ayrılmıştı. Belki bir şans, bir ihtimal Kıbrıs Şehitleri Caddesine doğru koştu
ve her iki yöne de baktı ama onu göremedi.
Son tramvaya yetişmek için Kıbrıs
Şehitleri caddesinde yürürken o kızı düşündü. Onun cennetimsi tebessümlerini.
Hiçbir zaman sahip olamayacağı yüreğini düşündü. Son tramvaya bindi ve
Göztepe’ye doğru yola çıktı. Düşüncelere teslim olmuş karışıklığını
kulaklarında dinlediği müzikle bastırmaya çalışıyordu. Yol boyunca In Flames,
Dream Theater, Hammerfall ve Vivaldi ona eşlik etti.
Osman ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7