Tutku dolu
bir yaşamın septik şizofreni ile buluşarak çöküntüye uğraması. Mükemmel bir hayatı
parçalamak ve iyi ya da kötü kendi sonunu yazmak.
10.Şubat.2013’te The Following dizisinin 1. sezon pilot bölümünü izledikten sonra, bu blog
üzerinde kritiklerimi paylaşmıştım. 3 ay sonra sezon finalini izledik ve bu ana
kadar adeta soluksuz bir şekilde geldik. “The Following” in beni kendisine
hayran bırakan en büyük özelliği; senarist ekibin, gothic dark türü edebiyatı
ve en önemlisi çağlar önce aramızdan göçüp gitmiş Edgar Allen Poe gibi bir
insanüstü yazarın ruhunu günümüze yansıtması oldu.
Bütün sezon
boyunca Virginia Üniversitesinden edebiyat öğretmeni Joe Carroll’ın şizofren
bir seri katile dönüştükten sonra işlediği sıra dışı cinayetlerle FBI’ın
verdiği mücadeleyi izledik. Joe Carroll çok zeki bir adam ve onun karakterini
canlandıran James Purefoy’un oyunculuğuna, o rolü canlandırışına, o karaktere
hayat verişine hayranım. Sezon finalleri, her zaman yeni sezon onayı alan bir
yapım için belirsiz ve soru işaretleri ile dolu olarak biter. İlk sezonu bu
şekilde bitirdikten sonra önümüzdeki yıl bu gizemin ne şekilde ilerleyeceğine
tanık olacağız.
The
Following'in senarist ekibi öylesine cesur ki; bugün yepyeni bir adım attılar.
Dünya da gothic edebiyat denince akla gelen ilk isim olan Edgar Allen Poe’nun
eserlerini oldukça kötü bir şekilde aksettirdiler, Poe maskelerini birer korku
filmindeymişçesine oyuncular üzerinde kullandılar. Bugün günümüzde Edgar Allen
Poe’nun soyundan yaşayanlar olsaydı bu yapıma onay vermeyeceklerini hatta ciddi
mahkemelik sonuçlar ortaya çıkacağını düşünebilirdik. Dizi pilot bölümün
ardından 8.2 gibi çok yüksek bir puanla IMDB’de kendine yer buldu. Böylesine
devam eden bir rating sonunda yetişen yeni nesil okur kitlesinin de, Edgar
Allen Poe’dan uzak duracağını düşünüyorum. The Following ekibi böylesine bir
adım attı ve belki de ilerleyen yıllarda; ölüm ve aşk üzerinden sanat yapacak
olan her yapıtın önüne geçti diyebiliriz.
Düşlerinin
ölümsüz olduğuna inanan bir yazarın bu hayata ve insanlığa kattıklarını inkar
edemem ve bundan sonra ne olacağınıda bilemem ancak; dizi ne kadar başarılıda
olsa Edgar Allen Poe gibi bir yazarın ciddi anlamda kötülük olarak
tanıtılmasını pek de hoşgörülü karşıladığımı söyleyemem. Hatta sezon finalinde
Ryan Hardy’nin Joe’yu kışkırtmak için bile olsa Poe için söylemiş olduğu sözler
gerçekten rahatsız ediciydi. Bu diziye bağlanmamın ve müptelası olmamın başlıca
nedeni pilot bölümden sezon finaline kadar giden 15 bölüm boyunca ajan Ryan
Hardy ile seri katil Joe Carroll arasında geçen diyaloglardı. Her karşı karşıya
geldiklerinde ağızlarından adeta sanat akıyordu. Diziyi dikkatli takip edenler
ana düşüncenin ardında; günümüz toplumunun çoğunlukla kaybettiği sevgi, güven,
sadakat, fedakarlık ve aile kavramı değerleri adına çok güçlü mesajların yer aldığını
göreceklerdir.
“The
Following”i izlemediyseniz bir an önce başlayın. Soluksuz bir maceranın içinde
bulacaksınız kendinizi. Muhteşem birer akla sahip iki insanın beyin fırtınası
hissettiren akıl almaz karşılaşmalarını gördükçe o maceraya dahil olacaksınız.
Kevin Bacon ve James Purefoy’un oyunculukları mükemmel ötesi. Yan karakterlerin
de hikayeye dağılımı kusursuz. Her birinin kendine ait dünyalarından çıkış
aradıkları inanılmaz bir dram ve gizem gözlerinizin önüne serilecek ve tüm
parçaları birleştirmeye çalıştığınızda zamanın nasıl geçtiğini
anlayamayacaksınız.
OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7
www.twitter.com/ocelik7
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder