1 Mayıs 2013 Çarşamba

THE FOLLOWING: THE FINAL CHAPTER, SEZON FİNALİNİN ARDINDAN


Tutku dolu bir yaşamın septik şizofreni ile buluşarak çöküntüye uğraması. Mükemmel bir hayatı parçalamak ve iyi ya da kötü kendi sonunu yazmak.

10.Şubat.2013’te The Following dizisinin 1. sezon pilot bölümünü izledikten sonra, bu blog üzerinde kritiklerimi paylaşmıştım. 3 ay sonra sezon finalini izledik ve bu ana kadar adeta soluksuz bir şekilde geldik. “The Following” in beni kendisine hayran bırakan en büyük özelliği; senarist ekibin, gothic dark türü edebiyatı ve en önemlisi çağlar önce aramızdan göçüp gitmiş Edgar Allen Poe gibi bir insanüstü yazarın ruhunu günümüze yansıtması oldu.

Bütün sezon boyunca Virginia Üniversitesinden edebiyat öğretmeni Joe Carroll’ın şizofren bir seri katile dönüştükten sonra işlediği sıra dışı cinayetlerle FBI’ın verdiği mücadeleyi izledik. Joe Carroll çok zeki bir adam ve onun karakterini canlandıran James Purefoy’un oyunculuğuna, o rolü canlandırışına, o karaktere hayat verişine hayranım. Sezon finalleri, her zaman yeni sezon onayı alan bir yapım için belirsiz ve soru işaretleri ile dolu olarak biter. İlk sezonu bu şekilde bitirdikten sonra önümüzdeki yıl bu gizemin ne şekilde ilerleyeceğine tanık olacağız.

The Following'in senarist ekibi öylesine cesur ki; bugün yepyeni bir adım attılar. Dünya da gothic edebiyat denince akla gelen ilk isim olan Edgar Allen Poe’nun eserlerini oldukça kötü bir şekilde aksettirdiler, Poe maskelerini birer korku filmindeymişçesine oyuncular üzerinde kullandılar. Bugün günümüzde Edgar Allen Poe’nun soyundan yaşayanlar olsaydı bu yapıma onay vermeyeceklerini hatta ciddi mahkemelik sonuçlar ortaya çıkacağını düşünebilirdik. Dizi pilot bölümün ardından 8.2 gibi çok yüksek bir puanla IMDB’de kendine yer buldu. Böylesine devam eden bir rating sonunda yetişen yeni nesil okur kitlesinin de, Edgar Allen Poe’dan uzak duracağını düşünüyorum. The Following ekibi böylesine bir adım attı ve belki de ilerleyen yıllarda; ölüm ve aşk üzerinden sanat yapacak olan her yapıtın önüne geçti diyebiliriz.

Düşlerinin ölümsüz olduğuna inanan bir yazarın bu hayata ve insanlığa kattıklarını inkar edemem ve bundan sonra ne olacağınıda bilemem ancak; dizi ne kadar başarılıda olsa Edgar Allen Poe gibi bir yazarın ciddi anlamda kötülük olarak tanıtılmasını pek de hoşgörülü karşıladığımı söyleyemem. Hatta sezon finalinde Ryan Hardy’nin Joe’yu kışkırtmak için bile olsa Poe için söylemiş olduğu sözler gerçekten rahatsız ediciydi. Bu diziye bağlanmamın ve müptelası olmamın başlıca nedeni pilot bölümden sezon finaline kadar giden 15 bölüm boyunca ajan Ryan Hardy ile seri katil Joe Carroll arasında geçen diyaloglardı. Her karşı karşıya geldiklerinde ağızlarından adeta sanat akıyordu. Diziyi dikkatli takip edenler ana düşüncenin ardında; günümüz toplumunun çoğunlukla kaybettiği sevgi, güven, sadakat, fedakarlık ve aile kavramı değerleri adına çok güçlü mesajların yer aldığını göreceklerdir.

“The Following”i izlemediyseniz bir an önce başlayın. Soluksuz bir maceranın içinde bulacaksınız kendinizi. Muhteşem birer akla sahip iki insanın beyin fırtınası hissettiren akıl almaz karşılaşmalarını gördükçe o maceraya dahil olacaksınız. Kevin Bacon ve James Purefoy’un oyunculukları mükemmel ötesi. Yan karakterlerin de hikayeye dağılımı kusursuz. Her birinin kendine ait dünyalarından çıkış aradıkları inanılmaz bir dram ve gizem gözlerinizin önüne serilecek ve tüm parçaları birleştirmeye çalıştığınızda zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız.

OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...