Hayatımızda en önemli anlarımızı
paylaştığımız dostlarımızın olması, yaptığımız fedakarlıklar, bizim için
yapılan fedakarlıklar ve hayatımız boyunca bu iyi hissettiren düşünceler
topluluğunun sürmesi, bizleri bir insan olarak yaşama bağlayan yegane
mutlulukların başında gelir. Dostlarımızda bizim bir
ailemizdir, hayata dair yansımalarımızdır.
Sanatsal konular ve eserler
üzerinde, kendimizi ve dostlarımızı örnek gösterdiğimiz birçok yapıt vardır
hayatımızda. Mesela South Park’tan Stan ve Kyle gibi ya da Yüzüklerin
Efendisi’nde Sam ve Frodo gibi. Bu liste uzayıp gidebilir. Uzun lafın kısası
hayatımıza etki eden, mutlaka kendimizden birşeyler gördüğümüz birçok sanat
eseriyle karşılaşmışızdır. Şahsi kanaatimce; beyaz perde de bu dostluğu en iyi
simgeleyen ve ayrıca mantık olarak yapılmış (yani sadece bilim-kurgu, macera
veya gizem olarak ta nitelendirmiyorum) en iyi filmlerden biri “Geleceğe Dönüş”
üçlemesidir. Marty McFly ve Dr. Emmett Brown rollerine hayat veren aktörler,
Michael J. Fox ve Christopher Lloyd’un ekrana taşıdıkları müthiş oyunculuklar
bu karakterlerin ne derece sıkı kurulan bir dostluk örneği olduğunu kanıtlar.
Zamanda yolculuk gibi insanüstü
bir yaşam formunda süregelen olaylar beyaz perdede bu iki insanın kurdukları
dostluğa hayran bıraktırmıştır biz izleyenleri. 1985’te ki ilk yolculukta,
çocukluğumuzun ya da gençliğimizin en güzel dönemlerinde 50’li yılların
ABD’sinin kült gençlik ve aile yaşam tarzını gözlerimizin önüne sermişti
yönetmen Robert Zemeckis. Geleceğe Dönüş’ün ilk filmini izlediğim her vakit
bende 1955 yılına seyahat etmişim gibi hissediyorum. Bu efsanevi büyüyü yaşatan
ender yapıtlardan biridir benim için Geleceğe Dönüş. Bu yazıyı yazmamdaki asıl
amaç ise şu andan itibaren günümüzden 30 yıl önce bugünlerin tasvir
edilmesidir. 1989 yılında çekilen ikinci filmin geçmiş zamanın yanı sıra ileri
bir geleceğe adım atılan ve izleyiciye mükemmel bir şekilde bunu aktarabilen
çok başarılı bir yapıt olmasıdır. Marty ve Doktor 1985’ten 2015’e seyahat
ederler. 2015’te o zaman ekrana taşındığı gibi uçan arabalar, minicik pizzaları
orijinal boyutuna çeviren mikrodalgalar, özel kurulama sistemi olan elektronik
montlar ve Nike’ın bu film için tasarladığı o mükemmel ayakkabı şu an ki
yaşamımızda var olmasalar da bizleri o büyüye efsanevi bir şekilde kaptırmayı
başaran bir yapıttır “Geleceğe Dönüş 2”. Üçlemenin tamamı efsanedir ve sizleri
müthiş bir zaman yolculuğuna çıkarır. Son filmde 1885 yılında ABD’nin vahşi
batısını da görürüz. Mevcut bilim ve teknoloji kapsamında müthiş bir macerayı
gözler önüne serer usta yönetmen Zemeckis.
Tüm bu şairane zaman yolculuğunu
izlediğimiz esnada; belki de yaşamımız boyunca gerçekleştiremeyeceğimiz
güzellikteki insanlık tarihine ışık tutan bu seyahatleri ve akıl almaz
macerayı, olduğundan daha mükemmel kılan ve üçlemede işlenen en önemli konu
Marty McFly ve Dr. Brown’ın dostluklarıdır. Bu üçlemeyi her ne kadar kimsenin
izlememiş olduğunu düşünmesem de yine de spoiler vermeden ilerlemek istiyorum.
Marty ve Doktor’un, gelecekteki ve geçmişteki kendilerine ait arkadaşlıklarının
yok olmaması için birbirleri için yapmış oldukları hayati fedakarlıkları
izlerken yaşamınız boyunca hiçbir filmde hissetmediğiniz sevgi, özveri ve
sadakat dolu gerçek dostluk duygularını yaşayacaksınız.
2003 yılında Michael J. Fox kendi
otobiyografisini kaleme aldı. Yukarıdaki resimde de gördüğünüz gibi 2004
yılında bu kitabı Ankara’dan Kızılay’da ki meşhur Dost Kitabevi’nden satın
almıştım. Michael J. Fox “Şanslı Adam” adını verdiği kitabında, Parkinson hastalığına
yakalanışını ve ailesiyle birlikte bu hastalığı kabullenişini dökmüştü kitap
sayfalarına. Çocukları ve eşi Tracy’den aldığı desteğiyle cesaret içinde bu
hastalığa karşı verdiği mücadeleyi okumak eşsiz bir deneyim olmuştu benim için.
Bir film yıldızı olmadan önceki yaşantısında Kanada’dan ABD’ye uzanan hikayesinide
okurken tüm o yılları hissettirmeyi başarmıştı bana. Geleceğe Dönüş ve birçok
filminin setlerinden hatıraları ise bambaşka bir yönüyle tüm o dostlukları
yakından gözlemleme şansını vermişti. Bu kitap kütüphanemdeki en kıymetli
kitaplarımın arasında duruyor. Sizlerinde bir şekilde bulup okumanızı öneririm.
90’lı yıllarda küçük bir çocukken
hayatıma giren “Geleceğe Dönüş” üçlemesi, 32 yaşında bir adamken bile halen o
ilk zamanlardaki çocuksu heyecanını yaşatmayı başarıyor zihnimde. Bu filmleri
izlediğim her vakit, benim için efsane olmuş her sahnesinde, yüzümde oluşan
tebessümün tarifini yapamam, bunu anlatmaya çalıştığım her dakika bu yazı daha
da uzayıp gider. Benim ve benim gibi bir çok fan.ın hayatında önemli bir yeri
olduğuna inandığım Geleceğe Dönüş üçlemesi ile yazmış olduğum bu yazı
blogumdaki 33. yazım. Ayrıca 2015’te yazdığım ilk yazı olduğu için de benim
için çok anlamlı. 90’lı yıllarda her izlediğimizde 2015’in nasıl olacağını
hayal ederdik. Şimdi 2015’teyiz. Geleceğe Dönüş ve onun gibi birçok esere
tanıklık etmiş bir neslin mensubu olduğum için çok mutluyum. Dilerim hepimizin
hayatında Marty McFly ve Doktor Emmett Brown gibi dostlarımız vardır ve
ömürlerimiz süresince de varolurlar.
OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7