24 Ağustos 2015 Pazartesi

TEK BİR VAZGEÇİŞ


Bir sevgilim vardı… Çok güzeldi… Geçmişte aşk adına yaşadığım tüm olumsuzlukların bir mükafatı gibi girmişti hayatıma. Onun yanındayken gökyüzü hiç olmadığı kadar mavi görünüyordu. Güneşin böylesine ışıl ışıl olduğunun farkına varmamıştım hiç sanki. Akşam güneşi, sahilde uzun romantik yürüyüşler ve yorulduğumuzda bir cafede oturup bir şeyler içtiğimiz anlar, hepsi o kadar anlamlıydı ki; tüm bu anları yaşıyor olmak olağanüstüydü. Bu anların her biri, dünya üzerinde yapılan hiçbir duygusal filmde bile kendi yaşadıklarımdan daha güçlü duygular hissettiremeyecek cinsten efsanevi anlardı benim için. İlk defa benden daha çok kitap okuyan, kitaplara ve sanata benden daha çok bağlı olan bir sevdiğim vardı. Yeryüzünde hiç kimsenin beni ondan daha iyi anlayabildiğini düşünemezdim. Bir gün yine birlikte güneşi uğurladığımız bir akşam oturduğumuz cafe de birden Elevener’ın “Her Eyes” parçası çalmaya başladı. O an dakikalarca karşılıklı tebessümle birbirimize baktık. Hayatımda her şeyin açık ve huzurlu bir çerçevede ilerlediğini hissetmiştim. Daha önce hiç yaşamadığım benzersiz bir huzurdu o parçanın çalmaya başladığı an.

Mevsimler her biri bir öncekinden daha güzel hissettirecek şekilde ilerliyordu. Hamile kaldı. Bir bebeğimiz olacaktı. Zaman çok hızlı geçti. Hastanedeydim, kız arkadaşım doğuma girmişti, yüzüm titriyordu. Gözyaşlarım siliniyordu sanki kendi kendine. Yeni doğan küçücük bir bebek, canlarımızın bir parçası. Dayanamayıp hüngür hüngür ağlamıştım. Kardeşimde yanımdaydı. Bebeğimizi kucağıma aldım. Öylesine dokunaklı bir an ki, bunun tarifini yapamam. Hayatın bize getirdiği en güzel hediye karşısında annesi de bende dayanamadık ve gözyaşlarımız boşaldı.
  
İkisinin de yanında olduğum her an, bir nefes alıp verişleri bile dünya üzerinde ki her şeyden daha kıymetli bir hazine. İkisinde de kendi yansımamı görüyorum. Baba olmanın verdiği sevinç hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Yeniden doğmak gibi, yepyeni bir hayata atılan küçük masum adımları korumak, ona sahip çıkmak ve her gün gözlerinin önünde büyümesini izlemek. Bebeğimin ve annesinin yanında olabildiğim her dakika bir cennet gibi.

Melek annemize daha soyadımı bile veremeden hayat onu ve bebeğimizi elimden aldı. Her gün mezarlarına ağlıyorum. Bazen mezarlarının yanından ayrılamıyorum bile. Onlardan uzaklaştığım her saniye cehennemde yandığımı hissediyorum. Böyle bir acı olamaz. Yaşamaya devam edemiyorum. Devam etmek zorunda olduğumu biliyorum. Sadece bende bir ölü gibiyim.

Bir gün bende gerçekten öleceğim. Tek dileğim umarım o gün yakındır. Çünkü onlar olmadan zaten yaşamıyorum. Gözlerimden akan yaşlar durmadı hiç, bebeğimin kokusunun ve sevgilimin nur yüzünün gözlerimin önünden gitmediği tek bir gün bile yok. Tüm o anları yaşadım. Bir insanın yeryüzünde cennet anlarını yaşamasının ne demek olduğunu gördüm onlarla. İstediğim tek bir şey var; bir an önce onların yanına gidebilmek, onları yeniden görebilmek, onlara yeniden sarılabilmek.

OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...