18 Kasım 2015 Çarşamba

THOMAS HEURTEL: GERÇEK BİR LİDER YA DA SIRADAN BİR GUARD

Geçtiğimiz sezonun ortasında Euroleague'in A lisansına sahip elit takımlarından Anadolu Efes'e transfer olan Thomas Heurtel, hem kariyerindeki en önemli anlaşmalardan birini yaptı hem de yeteneklerini gerçekten sergileyebilmek adına iyi bir şans elde etti. Anadolu Efes gibi Final Four hedefleyen takımlardan biri sezon ortasında saha içi liderliğini taşıyacak bir oyuncuyu transfer ederek tüm takımın  gidişatını, bütün sporcuların ortaya koyacağı performanslarını birinci dereceden etkilemiş oldu.


Fransa bugüne kadar en iyi guardları yetiştirdi. Tony Parker, Antoine Rigadeu, Nando De Colo gibi oyuncular NBA ve Euroleague'de kendilerini kanıtladılar. 1989 doğumlu Fransız guard Thomas Heurtel ülkesinin ihtiyacı olduğu bir değer olduğunu göstermek için de en iyi oyununu ortaya koymak zorunda. Çünkü Tony Parker'ın kariyeri artık sona ermek üzere ve onun yerini dolduracak en  büyük adaylardan biri Thomas Heurtel. 

Anadolu Efes head coachu Ivkovic ona çok güveniyor. Oyun düzeninin tamamını onun üzerine kuruyor. Ivkovic böylesi kumarlar oynarken birçok basketbol otoritesi bu hamlelerin sağlıklı olmadığı yönünde beyanlarda bulunuyor. Geçtiğimiz sezon Top 16 öncesi sadece Draper ve onun ardında çok az süre alan İrlandalı guard Donnie McGrath'ın ellerinde hücum eden Efes sezonun ikinci yarısında Laboral'den Heurtel'i transfer edip topu tamamen onun ellerine teslim etti. Heurtel Top 16 maçları boyunca bireysel performansını en iyi şekilde ortaya koydu ancak takım çok fazla maç kaybetti. Euroleague anouncerları ve bir sürü yorumcu; Heurtel iyi oynuyor ama Efes kaybediyor, bunun bir anlamı yok, onun gelişi tüm takımın kimyasını bozdu şeklinde yorumlarla görüşlerini sundu. Efes kendisinden beklenmeyecek şekilde son maçta final 8 şansını elde etti. Malaga, aynı ülkenin takımı Laboral'i son maçta yenmeseydi Efes play off oynayamayacaktı. Malaga'nın kıyağından sonra Real Madrid ile eşleştiler. Seriyi 3-1 kaybederek elendiler. İspanya'da ki ilk maç ve İstanbul'da ki ilk maç basketbol adına çok güzeldi ve Efes için umut vaad ediyordu. 1-1'den sonra serinin ortada olduğu belliydi ama Real Madrid ağırlığını koydu ve 3-1 ile final four'a yükseldiler. Ardından da Euroleague şampiyonu oldular. Top 16 maçları ve play off serisi boyunca Heurtel kendi başına güzel oynadı ama Efes'in kaybettiği maç sayısı daha fazlaydı. Bu bir soru işareti olarak akıllarda kaldı.

2015-16 Euroleague'de Efes-Milano maçı öncesi ben ve Thomas Heurtel

2015-16 sezonu başladığında artık beklentiler de üst seviyedeydi. Heurtel'in yanına çok kaliteli transferler yapıldı. Onun yönettiği takım ve bu kaliteli kadro ile Efes birçok otorite tarafından yine final four adayı olarak gösterildi. Euroleague'e çok güzel bir başlangıç yapıldı. Deplasmanda ki Limoges ve İstanbul'da ki Milano maçları farklı kazanıldı. Milano maçında Heurtel'i ilk kez tribünden izledim ve ilk adımının ne kadar güçlü olduğunu, şut yeteneğini, saha görüşünü, inanılmaz pas becerisini yüz yüze gördüm. Alınan iki galibiyetten sonra aynı geçen yıl ki Top 16 maçlarında olduğu gibi yeniden bir çöküş yaşandı. Ard arda alınan 3 mağlubiyet yine soru işaretlerini beraberinde getirdi. Son ikisi uzatmalarda geldi ama telafisi olmayan maçlar ve çok şanssız hatalarla yaşandı. Heurtel bu kadar iyi oynarken kaybetmek özellikle onun son anlarda ki tercihlerinin oyuna direkt etki etmesi fazlasıyla anılır oldu. Şimdi konuşulanlar ise Antoine Granger'ın liderlik pozisyonunda daha çok bulunması, Thomas Heurtel'in bu yükü kaldıramadığı gerçeği. Yorumuna, kalemine çok güvendiğim basketbol yazarları bunları yazdı. Ancak tam aksini düşünüyorum ve Ivkovic'e güveniyorum. O dünya basketboluna Petrovic'i kazandırmış bir antrenör ve Thomas Heurtel ile ilgili sezgilerinde en ufak bir şüphe duymuyorum. Bunu Thomas Heurtel'i çok sevdiğimden ya da Granger'ı sevmediğimden söylemiyorum. Efes için ter döken her oyuncu benim için kıymetlidir. Ama asıl önemli olan Efes'tir ve inanıyorum ki ilk tur kalan maçlarda Thomas Heurtel hem kendi güçlü karakterini yansıtacaktır hem de takımı en iyi şekilde yönlendirip final four'un yine en güçlü adaylarından biri olduğumuzu tüm Avrupa'ya hatırlatacaktır.

Zaferlerle dolu yeni blog yazıları paylaşacağım anlar gelir umarım. Bu arada dip not; basketbol ile ilgili her yazı yazdığım esnada bana speakerlarımdan genellikle Guns 'N Roses, Scorpions, Deep Purple ve burda adını sayamayacağım birçok grubun soft şarkıları eşlik eder. Bu gece bu yazıyı yazmaya başladığım anda çok sevdiğim bir arkadaşım bana Halil Sezai'nin "İsyan" parçasının linkini gönderdi. İnanılmaz manidar bir şekilde bu yazıyı yazmaya bu parça ile başladım. Umarım Thomas beni utadırmaz ve Efes ile ilgili daha güzel yazılar paylaşabilirim.

OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

8 Kasım 2015 Pazar

EN GENÇ VE EN BAŞARILI COACH UFUK SARICA


Bugün basketbol ligimizde çok önemli bir maç oynanacak. Son lig şampiyonu Karşıyaka, son finalist Efes'e konuk oluyor. Geçen yıl ki play off finali serisinde Efes'i hem İstanbul'da hem de İzmir'de 4 maç üst üste yenerek 27 yıl aradan sonra ikinci şampiyonluğuna kavuşan Karşıyaka takımında bu sezon çok önemli değişiklikler var. Efes'in ise bu maça çok farklı şekilde hazırlandığına inanıyorum. Efes bu yıl 40. kuruluş yılını kutluyor. Efes'i tam 20 yıldır izliyor ve takip ediyorum. Bırakın bir takıma üst üste 4 kez yenildiklerini herhangi bir kulvarda, değişik takımlardan bile üst üste 4 kez bir mağlubiyet serisi yaşadıklarını görmedim. Sezon öncesi Cumhurbaşkanlığı Kupası finalinde Samsun'da karşılaşan iki takımdan galip gelen Efes oldu ve Cumhurbaşkanlığı kupasını Karşıyaka'ya kaptırmadı. Bu çizgisinden kurtulmamak için elinden geleni yapacak yetenekli bir kadroya, akıl küpü bir coach'a ve geçen yıldan kalan bir hesaplaşma azmine sahipler. Arada geçen zaman boyunca herşey Efes'in lehine gitti. Cumhurbaşkanlığı finalini vermediler, Euroleague'de daha iyi bir konumdalar ve gün gibi ortada ki; Karşıyaka şu an TBL'nin yenilgisiz lideri olsa da çok yıpranmış durumda. Karşıyaka gördüğüm kadarıyla Euroleague sertliğinde basketbol temposunu kaldıramıyor, bu seviyelere alışık değil ve Euroleague'de başarısız bir performans çiziyor. Ellerinde ki tek şey TBL'de iyi bir sezon başlangıcı yapmış olmaları. Ama bu ritmi kaybetmek içinde bir sürü sebepleri var.

Karşıyaka'nın bu sezon ilk Euroleauge maçına gittim. İzmir'de Barcelona'yı yendiler ve bu muazzam bir zaferdi. Oyunun kontrolü hep Karşıyaka'daydı. Tribünde oturduğum yer Karşıyaka benchine çok yakındı. TV'ler çoğu zaman herşeyi göstermezler. Karşıyaka basketbol takımının içinde çok büyük bir kopukluk hissettim. Coach Ufuk Sarıca yaptığı hatalı bir hareketten sonra Justin Carter'ı uyarıyordu. Maçın devam ettiği bir andı ve benchte ki Carter, Ufuk hocaya öyle bir çıkışıyordu ki bağırışları nerdeyse tribüne ulaşıyordu. Ardından çok ilginç birşey daha gördüm Carter parmağıyla Ufuk Sarıca'ya uyarı işareti yapıyordu sanki "benimle uğraşma kötü olur" der gibi bir hareketti. Ufuk hiç oralı olmadan döndü ve sahadakilere direktif vermeye devam etti. Bu tablo basketbol adına çok çirkin bir görüntüydü. Düşünsenize, önde götürdüğünüz bir maçta bile böyle problemler yaşıyorsunuz, kontrolü kaybettiğiniz ve kazanma ihtimalinizin uzak olduğu maçlarda ne yapacaksınız? İşte bu takım içi sorunların en büyük yansıması Lokomotiv Kuban deplasmanı oldu. İlk yarı 5 sayı ile önde kapattı Karşıyaka ama maçı 20 sayı farkla verdi. İlerleyen haftalarda Ragland'ın da takımda uyumsuzluk yarattığını ve coach Ufuk Sarıca ile problemler yaşadığını gördük. Karşıyaka Türkiye Basketbol Liglerinin şampiyonu, onlara sonuna kadar saygı duyuyorum ve seviyorum ama bu mantalite ile ilerledikleri sürece bir sonraki şampiyonlukları yine 20 küsür yıl sonra gelir.

Aslında söylemeden geçmek istemediğim bir başka konu da coach Ufuk Sarıca'nın durumu. Ufuk hoca çok büyük bir enerji ile Karşıyaka'ya tarihinin en büyük başarılarını yaşattı. Ama onun görevi burda bitmeliydi. Karşıyaka, Türkiye şampiyonu olduktan sonra Euroleague'de final four oynayacak bir kapasiteye sahip değil. Elbette bu harika olurdu ve bunu istemediğimden söylemiyorum kimse yanlış anlamasın ama eğri oturup doğru konuşalım; bunun için ne gerekli bütçeye ne de yeterli kadroya sahipler. Ufuk Sarıca'nın burdaki kararını asla anlayabilmiş değilim. Avrupa'da koyulan hedef sadece Euroleague'de bir üst tur ve kazandıracağı şeyler en iyi ihtimalle belki bir lig şampiyonluğu daha ya da Türkiye kupası. Amaçlar bu kadar belirginken Karşıyaka'da kalmayı tercih etti. Bu karara sonuna kadar saygı duyuyorum mutlaka bildiği birşeyler vardır. Ama düşünmeden edemiyorum; Panathinaikos kulüp yetkilileri onu ikna etmek için günlerce İzmir'de kaldılar fakat o kabul etmedi. İlk coachluk yıllarında Efes'in başında çok önemli bir tecrübe edindi. Ama daha yeniydi ve Türkiye liginde de, Euroleague'de de başarısız oldu. Sonra Karşıyaka'ya geldi. Orda ona verilen görevi layıkıyle yaptı. Orta sıralarda gidip gelen bir takımı adım adım Türkiye şampiyonluğuna taşıdı. Sonra önüne koyulan yetersiz bütçe ve şampiyon yaptığı takımdan giden oyuncular bile düşüncesini değiştiremedi. Sonuç olarak, şu anda Euroleague'de ilk tur grup maçları tamamlanmak üzereyken son sıradalar. TBL'de firesiz devam ediyorlar ama Euroleague'in onları fazlasıyla yıprattığı bir gerçek ve bu akşam oynayacakları Efes maçında bu sezon TBL'de ki ilk yenilgilerini almaları da muhtemel. Ufuk Sarıca genç bir coach ve önünde daha upuzun yıllar var ama benim düşüncem Karşıyaka'dan ayrılmayışıyla kariyerinin en büyük hatalarından birini yaptı. Karşıyaka Türk basketbol tarihinin önemli kulüplerinden biri ancak TBL'de yıllarca şampiyonluğa oynayacak ya da Euroleague'de final four kovalayacak ne bütçeleri var ne de kadroları. Bir sezon yüreğinle, parkelerde adeta can verircesine oynarsın ve bileğinin hakkıyla şampiyonluğu kazanırsın ama geldiğin yer bellidir ve bu başarıdan sonra yıldızlar bir bir giderler. Daha çok para kazanabilecekleri takımlara, daha çok kendilerini gösterebilecekleri ve daha çok başarılı olabilecekleri kulüplere giderler. Bu bir sistemdir. Her zaman daha iyi kontratı alabilmek için yol alırlar.

Ufuk Sarıca'nın içindeki basketbol ve Karşıyaka sevgisini anlıyorum. Belki gerçekten İzmir'i ve İzmir'de yaşamayı seviyor bu yüzden saygı duymak lazım. Ama şu an Panathinaikos'un başında olsaydı. Günün birinde Ivkovic ya da Obradovic gibi efsane bir coach olma ihtimali, mevcut kadrolarda ve onun basketbol zekasında daha yüksek olurdu. Yani bunu düşünmeden edemiyorum. Bu adam orta sıralara ait bir takımı ligin zirvesine çıkarıp şampiyon yaptı. Takımın yıldızları bir bir daha iyi kontrat alacakları takımlarla anlaşıp gittiler. Kadro derinliği yokolmuşken bir de TBL şampiyonu coach Eurobasket'te milli takımımızda yardımcı antrenörlük yaptı. Tamam ay yıldızımız başka, o bayrağa olan sevgimizden her görev kabul edilir ama şampiyon takım kimliğini koruyamadı ve Ufuk hocanın önünde daha iyi bir gelecek varken o kalmayı seçti. Bu gerçekten çok büyük yürek isteyen bir hareketti ve Ufuk Sarıca bunu gösterdi. Karşıyaka basketbol takımının içindeki problemleri, anlaşmazlıkları ve uyumsuzlukları gördükten sonra o takımın başarılı bir sezon geçireceğini düşünmüyorum. Umarım en iyi senaryo Ufuk hoca için gerçekleşir ve önündeki yıllarda daha çok başarıyı yakalar. Aydın Örs ve Ergin Ataman'dan başka kariyeri başarı dolu Türk coachlarımız yoktu. Şimdi Ufuk'ta var. Pınar Karşıyaka basketbol takımı ve Ufuk hoca için en iyi şeyleri diliyorum. Umarım başarıyla devam ederler.

OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...