8 Mayıs 2016 Pazar

TRAVMATİK ZAMAN KAPSÜLÜ

Müziğin en sevdiğim yanı; kendinizden birşeyler bulduğunuz grupların sizi sadece notalarıyla veya gitar tonlarıyla değil, evrensel olarakta etkileyip, dünyanın dört bir yanından insanlarla tanışmanızı ve birşeyler paylaşmanızı sağlaması. Sao Paolo’da yaşayan bir arkadaşım var. Kendisiyle Blind Guardian’ın fan club sitesinde tanışmıştık. Biraz ondan bahsetmek istiyorum.


Iron Maiden’ın son albümü “Book Of Souls”un dünya turnesinde, geçtiğimiz ay Brezilya’da ki konserlerinden biri Sao Paolo’da gerçekleşti. Heavy Metal müziğin dünya üzerindeki yapıtaşı olan her headliner grupta ki gibi Iron Maiden’ın da konser biletleri ucuz değildi. Brezilyalı arkadaşım Faby’nin o konsere gidebilmesi için, manav dükkanında çalışan 63 yaşındaki babası, ailesi için ekstra masraf olan konser biletini karşılayabilmek için bir hafta boyunca çift vardiya çalışmıştı. Faby, babasının ve konser biletinin fotoğrafını sosyal medya hesaplarında paylaştığında, onun için yazdığı sözleri okuduğum an gözlerim dolmuştu. Çok duygulanmıştım. Sevdiğim müziğin; düşüncelerimin ve kavramaya çalıştığım bu hayatın çok ötesinde bir değer olduğunu bir kez daha anlamıştım.


Ailemin dinlediğim müziğe farklı bir bakış açısıyla yaklaşması ve metal müziği sadece bir kuru gürültü olarak görmesi benim yaşamım boyunca bu müziğe daha çok bağlanmam adına bir inatlaşma değildi. Tam aksine bu müziğe aşıktım. Heavy Metal müziğe gerçekten büyük bir aşkla bağlı olduğum için her geçen gün daha çok sevdim. Ailem onaylamadığı için değil. 7.Eylül.1998’de Iron Maiden ilk kez Türkiye’ye geldiğinde 16 yaşımdaydım. O konsere gitmeyi çok istememe ve tüm yalvarmalarıma rağmen ailem buna izin vermemişti. Benim için büyük bir travma olmuştu. Bu olaydan 1 yıl kadar sonra Ankara’da görüp çok beğenerek aldığım Sepultura tshirtüm ise sadece birkaç kez giyebildikten sonra haberim olmaksızın evde toz bezi olarak kullanılmaya başlanmıştı. Geçmişte böyle şeyleri yaşadıktan sonra Brezilyalı arkadaşım Faby’nin babasıyla ilgili yaptığı paylaşım beni gereğinden daha fazla etkilemiş oldu. Benim kendi ailemle hiçbir zaman yaşayamadığım durumlar ve bundan sonra da hayatımın geri kalanında yine hiçbir zaman yaşayamayacağım hisler bunlar.


Ben Iron Maiden’ı ilk kez 26.Temmuz.2013’te, “Maiden England European Tour” Avrupa turnelerinin İstanbul konserinde izleme şansına eriştim. Kendi ekonomik özgürlüğümü elime aldıktan sonra kimselere bağlı kalmaksızın hayatımın bu en büyük olaylarından birini yaşamak muhteşem bir duygu olmuştu. Bu benim için ne kadar efsanevi olsa da; Brezilyalı arkadaşım Faby, ailesinin onun için yaptığı fedakarlık sonucu bu mutluluğa ulaşmıştı. Iron Maiden’ı ilk gördüğüm an da hissettiğim sevinci hiçbir şeyle kıyaslayamam ama eminim ki Faby benden daha büyük bir sevinç ve heyecan hissetmiştir.



33 yıla, bir Iron Maiden, bir Metallica, bir Anthrax ve tam iki kez Blind Guardian konserleri sığdırdım. Hatta Blind Guardian ve Anthrax ile tanıştım. Yani yarın ölsem üzgün olarak ayrılmam bu dünyadan. Yaşadığım süre boyunca elimden geldiğince kültürel etkinliklerde yeralmaya çalışıyorum. 1.Kasım.2015’te yaşadığım şehire, Uruguay eski devlet başkanı Jose Mujica, bir söyleşi için gelmişti. Daha çok siyasal anektodlar dışında bir insan olarak yaşadığımız hayata karşılık, hareket ettiğimiz duygu ve düşüncelerimize yönelik değerler katmıştı bana söyleşisinde. 



Doğu Yücel ile beraber
25.Temmuz.2013 - İstanbul
Iron Maiden konserinden 1 gün önce..



22.Nisan.2016’da İzmir 9 Eylül Üniversitesi kampüsünde, yazar Doğu Yücel’in “Hayalet Kitap” isimli romanında, öykünün geçtiği yerlerden biri olan (o zaman ki adıyla Sherwood) şimdi ki adıyla Denge isimli yerde gerçekleşen söyleşisine katıldım. Hayalet Kitap platonik bir aşkı anlatıyor ve benim yaşamım boyunca okuduğum en kıymetli kitaplardan biri. Bu kitap kendime ait en çok şey bulduğum eserlerdendir ve hayatımda çok büyük bir yeri vardır. Doğu Yücel üniversite eğitimi süresince yaşadığı tek taraflı bir aşkı kaleme alıp mükemmel bir öykü ortaya çıkarmıştır. Söyleşinin başında “Üniversite yıllarımda bir kıza aşık olmuştum. Tek taraflı bir deneyimdi ve benim için travmatik yıllardı. Ama ben o travmatik yılları eğlenceye dönüştürebilmiştim.” demişti. Bu cümlelerinden çok etkilenmiştim. O travmatik yılları acı ve hüzünle yaşamak var bir de eğlenerek yaşamak var. Çoğumuz platonik duygulara kapılmışızdır. Biri sizi, sizin onu sevdiğiniz gibi sevmiyorsa neden hep bu duyguya bağlı kalarak ondan vazgeçmeden sevmeye devam ederiz? Bir gün onunda sizi aynı şekilde sevme ihtimaline olan inancımızdan mı yoksa ondan daha iyi birinin karşımıza çıkacağı anı yakalayana kadar mı? Ben belki yazar Doğu Yücel gibi başarılı olamadım ama onun bana kattığı değeri inkar edemem. Tek tarafa hapsolmuş duyguların aslında çok kıymetli olduğunu ve o duyguların hiçbirinin gereksiz bir zaman kaybı olmadığını, tam aksine yaşamımın geri kalanında gerçekten benim sevdiğim gibi beni sevecek bir insanla karşılaştığımda o sevgi için neler yapabilecek güçte olduğumu gördüm ben Hayalet Kitabı okurken.



Doğu Yücel ile beraber
22.Nisan.2016 - İzmir 



Umarım hayatım boyunca; ben yaşamamış olsam da arkadaşım Faby’nin yaşadığı ve kendim yaşamışçasına sevineceğim mutluluk temelli durumlarla ve Doğu Yücel’in yazıları gibi tüm yaşamımı olduğu gibi etkileyecek kültürel olaylarla sık sık karşılaşırım. Bana armağan edilmiş bu yaşamı bu değerlerle tamamlamak çok güzel olur.


OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7


GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...