Müziğin en sevdiğim yanı;
kendinizden birşeyler bulduğunuz grupların sizi sadece notalarıyla veya gitar
tonlarıyla değil, evrensel olarakta etkileyip, dünyanın dört bir yanından
insanlarla tanışmanızı ve birşeyler paylaşmanızı sağlaması. Sao Paolo’da
yaşayan bir arkadaşım var. Kendisiyle Blind Guardian’ın fan club sitesinde
tanışmıştık. Biraz ondan bahsetmek istiyorum.
Iron Maiden’ın son albümü “Book
Of Souls”un dünya turnesinde, geçtiğimiz ay Brezilya’da ki konserlerinden biri
Sao Paolo’da gerçekleşti. Heavy Metal müziğin dünya üzerindeki yapıtaşı olan
her headliner grupta ki gibi Iron Maiden’ın da konser biletleri ucuz değildi.
Brezilyalı arkadaşım Faby’nin o konsere gidebilmesi için, manav dükkanında
çalışan 63 yaşındaki babası, ailesi için ekstra masraf olan konser biletini
karşılayabilmek için bir hafta boyunca çift vardiya çalışmıştı. Faby, babasının
ve konser biletinin fotoğrafını sosyal medya hesaplarında paylaştığında, onun
için yazdığı sözleri okuduğum an gözlerim dolmuştu. Çok duygulanmıştım.
Sevdiğim müziğin; düşüncelerimin ve kavramaya çalıştığım bu hayatın çok
ötesinde bir değer olduğunu bir kez daha anlamıştım.
Ailemin
dinlediğim müziğe farklı bir bakış açısıyla yaklaşması ve metal müziği sadece
bir kuru gürültü olarak görmesi benim yaşamım boyunca bu müziğe daha çok
bağlanmam adına bir inatlaşma değildi. Tam aksine bu müziğe aşıktım. Heavy
Metal müziğe gerçekten büyük bir aşkla bağlı olduğum için her geçen gün daha
çok sevdim. Ailem onaylamadığı için değil. 7.Eylül.1998’de Iron Maiden ilk kez
Türkiye’ye geldiğinde 16 yaşımdaydım. O konsere gitmeyi çok istememe ve tüm
yalvarmalarıma rağmen ailem buna izin vermemişti. Benim için büyük bir travma
olmuştu. Bu olaydan 1 yıl kadar sonra Ankara’da görüp çok beğenerek aldığım
Sepultura tshirtüm ise sadece birkaç kez giyebildikten sonra haberim olmaksızın
evde toz bezi olarak kullanılmaya başlanmıştı. Geçmişte böyle şeyleri
yaşadıktan sonra Brezilyalı arkadaşım Faby’nin babasıyla ilgili yaptığı
paylaşım beni gereğinden daha fazla etkilemiş oldu. Benim kendi ailemle hiçbir
zaman yaşayamadığım durumlar ve bundan sonra da hayatımın geri kalanında yine
hiçbir zaman yaşayamayacağım hisler bunlar.
Ben Iron Maiden’ı ilk kez
26.Temmuz.2013’te, “Maiden England European Tour” Avrupa turnelerinin İstanbul
konserinde izleme şansına eriştim. Kendi ekonomik özgürlüğümü elime aldıktan
sonra kimselere bağlı kalmaksızın hayatımın bu en büyük olaylarından birini
yaşamak muhteşem bir duygu olmuştu. Bu benim için ne kadar efsanevi olsa da;
Brezilyalı arkadaşım Faby, ailesinin onun için yaptığı fedakarlık sonucu bu
mutluluğa ulaşmıştı. Iron Maiden’ı ilk gördüğüm an da hissettiğim sevinci
hiçbir şeyle kıyaslayamam ama eminim ki Faby benden daha büyük bir sevinç ve
heyecan hissetmiştir.
33 yıla, bir Iron Maiden, bir
Metallica, bir Anthrax ve tam iki kez Blind Guardian konserleri sığdırdım.
Hatta Blind Guardian ve Anthrax ile tanıştım. Yani yarın ölsem üzgün olarak
ayrılmam bu dünyadan. Yaşadığım süre boyunca elimden geldiğince kültürel
etkinliklerde yeralmaya çalışıyorum. 1.Kasım.2015’te yaşadığım şehire, Uruguay
eski devlet başkanı Jose Mujica, bir söyleşi için gelmişti. Daha çok siyasal anektodlar
dışında bir insan olarak yaşadığımız hayata karşılık, hareket ettiğimiz duygu
ve düşüncelerimize yönelik değerler katmıştı bana söyleşisinde.
Doğu Yücel ile beraber
25.Temmuz.2013 - İstanbul
Iron Maiden konserinden 1 gün önce..
22.Nisan.2016’da İzmir 9 Eylül
Üniversitesi kampüsünde, yazar Doğu Yücel’in “Hayalet Kitap” isimli romanında,
öykünün geçtiği yerlerden biri olan (o zaman ki adıyla Sherwood) şimdi ki
adıyla Denge isimli yerde gerçekleşen söyleşisine katıldım. Hayalet Kitap
platonik bir aşkı anlatıyor ve benim yaşamım boyunca okuduğum en kıymetli
kitaplardan biri. Bu kitap kendime ait en çok şey bulduğum eserlerdendir ve
hayatımda çok büyük bir yeri vardır. Doğu Yücel üniversite eğitimi süresince
yaşadığı tek taraflı bir aşkı kaleme alıp mükemmel bir öykü ortaya çıkarmıştır.
Söyleşinin başında “Üniversite yıllarımda bir kıza aşık olmuştum. Tek taraflı
bir deneyimdi ve benim için travmatik yıllardı. Ama ben o travmatik yılları
eğlenceye dönüştürebilmiştim.” demişti. Bu cümlelerinden çok etkilenmiştim. O
travmatik yılları acı ve hüzünle yaşamak var bir de eğlenerek yaşamak var.
Çoğumuz platonik duygulara kapılmışızdır. Biri sizi, sizin onu sevdiğiniz gibi
sevmiyorsa neden hep bu duyguya bağlı kalarak ondan vazgeçmeden sevmeye devam
ederiz? Bir gün onunda sizi aynı şekilde sevme ihtimaline olan inancımızdan mı
yoksa ondan daha iyi birinin karşımıza çıkacağı anı yakalayana kadar mı? Ben
belki yazar Doğu Yücel gibi başarılı olamadım ama onun bana kattığı değeri
inkar edemem. Tek tarafa hapsolmuş duyguların aslında çok kıymetli olduğunu ve
o duyguların hiçbirinin gereksiz bir zaman kaybı olmadığını, tam aksine
yaşamımın geri kalanında gerçekten benim sevdiğim gibi beni sevecek bir insanla
karşılaştığımda o sevgi için neler yapabilecek güçte olduğumu gördüm ben
Hayalet Kitabı okurken.
Doğu Yücel ile beraber
22.Nisan.2016 - İzmir
Umarım hayatım boyunca; ben
yaşamamış olsam da arkadaşım Faby’nin yaşadığı ve kendim yaşamışçasına
sevineceğim mutluluk temelli durumlarla ve Doğu Yücel’in yazıları gibi tüm
yaşamımı olduğu gibi etkileyecek kültürel olaylarla sık sık karşılaşırım. Bana
armağan edilmiş bu yaşamı bu değerlerle tamamlamak çok güzel olur.
OSMAN ÇELİK