22 Mayıs 2017 Pazartesi

YUGOSLAVYA

Dağılmadan önceki Yugoslavya’nın dünya basketboluna hükmettiği yılları hayal meyal hatırlıyorum. Eğer bölünmeselerdi; sadece sporda değil hayatın çoğu alanında ki branşlarda, gezegenin en önemli ülkelerinden biri olurlardı. Çocukluğumdan bu yana Yugoslav göçmeni birçok tanıdığım arkadaşım oldu. Yugoslav basketboluna olan ilgim ve çevremde bulunan insanlar sayesinde onların tarihini hep merak ettim.


Bosna Hersek'li punk grubu Dubioza Kolektiv ve ben. Yazı da ismi geçen solistleri
Almir Hasanbegovic sol başta.


İç savaşın başlaması ve peşi sıra takip eden yıllar boyunca tüm bölge içinde en çok acıyı Bosna Hersek halkı yaşadı. Yıllar boyu tanıştığım Boşnaklarda hep apayrı bir samimiyet ve iyi birer kalp gördüm. Kendimi o insanlara hep yakın hissettim. 16.Şubat.2014’te Bosna Hersek’li punk grubu Dubioza Kolektiv’i canlı izledim ve konserden sonra grupla tanışma şansı yakaladım. Senelerce beni dünyanın dört bir yanından rock yıldızlarıyla tanıştıran organizatör arkadaşım Erdem Çapar onlarla da tanıştırarak hayatım boyunca unutamayacağım bir anı edinmemi sağladı. Daha önce tanıştığım diğer tüm sanatçılarla el sıkışarak vedalaşmıştık. Aynı şekilde Dubioza Kolektiv’e de iyi dileklerimi sunarken vokalistleri Almir Hasanbegovic’e elimi uzattım. Kendisi aynı şekilde elimi sıkmak yerine beni kucakladı ve bu sarılma adeta kendi öz kardeşini kucaklarmışçasına uzundu. Çok etkilenmiştim. Bosnalıların ne kadar içten insanlar olduğunu zaten biliyordum. Karşımdaki insan ünlü bir sanatçı kimliğiyle değil gerçek kişiliğiyle beni selamlıyordu. O günden sonra Bosna Hersek’e olan merakım daha da arttı. Uluslararası spor karşılaşmalarında da onları destekledim hep. Tarihlerini araştırdım. Hemen hemen çekilen her belgeseli izledim. Geçtiğimiz yıl kardeşim Srebrenica katliamında hayatını kaybeden insanları anmak için her sene Bosna Hersek’te gerçekleşen Barış Yürüyüşü Marş Mira’ya katıldı. Bulunmayı en çok istediğim yerlerden biri. Onun 1 hafta boyunca bulunduğu Bosna Hersek’te ve Barış Yürüyüşü esnasında Potocari esir kampına kadar benimle paylaştıkları ve gönderdiği fotoğraflardan her şeyin önceden okuyup, izlediklerimden daha ciddi bir durum olduğunun farkına vardım. Baskısı sona ermiş olan en eski kitaplara kadar hepsini bulup aldım. 1 aylık bir süre içinde Bosna Hersek savaşı ve Srebrenica katliamı için yazılmış 7 kitap okudum. Okurken tüm o yaşanılanları düşünmek daha da yaralayıcı oluyordu.


·         Isnam Taljic “Sreebrenitsa’nın Öyküsü”
·         Emine Secerovic “Kurşunların da Rengi Var”
·         Zlata Filipovic “Zlata’nın Günlüğü”
·         Mehmet Koçak “Sreebrenitsa Soykırımı”
·         Aslı Şirin Öner “Dram Sonrası Bosna”
·         Cemaleddin Latic “Srebrenitsa Cehennemi”
·         Berkant Karakaya “Ölüme Giderken”



16.Ağustos.2016’da yazmış olduğum blog yazımda ilk 3 sırada ki kitaplardan bahsetmiştim. O yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
Sonrasında diğer 4 kitabı da okudum. Onları da herkese tavsiye ediyorum. Bu 7 kitap şu an kütüphanemde ömürlük yerlerinde duruyorlar. Bu günlerde yeni bir kitap daha okumaya başladım ve açıkçası bu yazım da onun sayesinde ortaya çıktı.


·         İrfan Kaya Ülger “Yugoslavya Neden Parçalandı?”


Bosna Hersek halkı adına yaşanan tüm bu kötü olayların her ayrıntısına kadar bilgi sahibi oldum ve yakın bir tarihte yaşanan bu trajediye bir de Sırpların tarafından bakmak istedim. Neydi bu adamların Bosnalılarla alıp veremedikleri? Araştırmam Yugoslavya’nın dağılmasına sebep olan durumlara kadar yöneldi. 90’lı yıllarda Yugoslavya topraklarında yaşanmaya başlayan gerilim Slovenya, Kosova, Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ ve Makedonya için sadece bağımsızlıklarını kazanmak için başlattıkları mücadele iken; Sırbistan için daha insanlık dışı bir soykırımdan ibaretti. Onlar din, dil, ırk ayrımını hiçe sayarak Bosna Hersek’i de toprak bütünlüklerine almak istiyorlardı. 1992’de Sarajevo’da başlayan savaş en başında sivillere yönelik değildi. Bir noktadan sonra asker ya da sivil fark gözetmeksizin bombalar patlamaya başladı. Srebrenica gibi Sırbistan sınırında bulunan Bosna kentlerinin küçük köylerinde yaşayan cahil ve beyinsiz Sırp sivillerinin Çetnik adını verdikleri sivil saldırı gruplarıyla ortaya çıkıp etnik bir temizlik yapma amaçları ve özellikle kendileriyle aynı düşünce yapısına sahip Bosna’da ki Sırp cumhuriyetinin başkanlık konseyi üyelerinden Radovan Karadzic ile general Ratko Mladic’in başında olduğu ordu kuvvetlerini de arkasına alan bu topluluk faciayı kontrol edilemeyecek boyutlara taşıdı. İstedikleri sadece Srebrenica’yı Sırp toprakları yapmak değil aynı zamanda bölge de islam dinini de ortadan kaldırmaktı. Tüm erkekleri kurşuna dizip, kadınlara tecavüz ettiler.


1995’te imzalanan Dayton Anlaşması ile savaş ve soykırım sona erdi. Lahey Uluslararası Savaş Suçları mahkemesinde Sırplar suçlu bulundu ancak Sırp ordusunun ve Çetniklerin yaptığı bu katliam bir soykırım olarak nitelendirilmedi. Radovan Karadzic ve Ratko Mladic suçlamaların ardından kayıplara karıştılar. Temmuz 2008’de Karadzic, Mayıs 2011’de de Ratko Mladic yakalandı. Radovan Karadzic için 40 yıl hapis kararı çıktı. Mladic’in davası halen devam ediyor ve bu yıl Hollanda’nın Lahey kentinde karara varılacak. Bu davayı yakından takip ediyorum.


Sırbistan sınırında bir şehir olan Srebrenica’da yaşananlar; lakabı Bosna Kasabı olan siyasetçi Radovan Karadzic ve Bosnalı Sırp ordusunun generali Ratko Mladic’in sebep olduğu tüm insanlık dışı olaylarla bağdaştırılarak kamera kayıtlarıyla bütün dünyaya duyuruldu. Srebrenica’da gerçekleşen bu katliam sadece o şehirde yaşanan bir trajedi değildi. Zepa, Zvornik ve Goradze’de de aynı insanlık suçları işlenmişti. Drina ve Neretva nehirleri adeta kırmızıya boyanmıştı. 3 yıl boyunca Birleşmiş Milletler’in müdahalesi yetersiz kaldı. Aslında tüm Bosna Hersek’te toplamda 250.000 sivil ve asker hayatını kaybetti. Savaşın sonunda Srebrenica’da 8372 sivilin öldüğü duyuruldu ama  şehirde yaklaşık 15.000’in üzerinde insan kayıptı. Bu katliamlardan sonra sahte kimliklerle kaybolan Karadzic ve Mladic yıllarca arandı. Bazı TV programlarında Mladic’in eşi konuşuyordu ve ona ortaya çık, teslim ol diye sesleniyordu. İzlediğim sayısız Youtube videosunda bu katliamları gerçekleştiren ve etnik temizlik peşinde olan pislik sivil Çetniklerin haricinde Sırp askerleri de vardı. Günahsız sivil erkekleri kurşuna dizerlerken ya da kadınlara tecavüz ederlerken onlara acıyan Sırp askerleri olursa anında öldürülüyorlardı. Suçunu üstlenen ve sebep oldukları tüm vahşeti kabul eden her savaş suçlusu, Lahey’de eğer onlara verilen emirleri yerine getirmezlerse canlarından olacaklarını dile getirmişti. Burada hiçbir Sırp askerini savunmuyorum. Yalnızca facianın büyüklüğüne, geri dönülecek noktada dönülmeyip çok daha kötü sonuçlara doğru yönlendirilmiş olmasına dikkat çekmek istiyorum.


Her açıdan Yugoslavya’nın bir bütün olarak kalması gerektiğini düşünenlerdenim. Bugün yaptığım araştırmalarda birçok Bosna Hersek’li insanın dağılmadan önce daha elverişli ve düzgün bir hayat sürdüklerini söylediklerini görüyorum ya da okuyorum. Bugün Bosna’da yaşayan önemli bir kesim Yugoslavya olarak devam etselerdi çok daha rahat bir ekonomi ve yaşantı süreceklerini öne sürüyorlar. Bu parçalanmadan en kötü etkilenen halk Bosna halkı oldu. Eğer bütünlüklerini koruyabilselerdi yazımın başında da söylediğim gibi bugün her alanda dünya da kendinden söz ettiren bir ülke olurdu Yugoslavya. Şu an Hırvatistan, Sırbistan ve Bosna Hersek aynı dili konuşan ülkeler. Önceden bir bütündüler. Şimdi ayrı birer toprak oldular. Tüm bu kötü yaşanmışlıkların ardından Slobodan Milosevic’ten sonra ki Sırp hükümetinin iyi niyetli olduğunu düşünüyorum. Bir daha hiçbir zaman tarihe kara bir leke olarak geçmiş bu soykırımların yaşanmayacağına da inanıyorum.

OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...