16 Ağustos 2014 Cumartesi

"UNDER THE DOME" İLE İLGİLİ


NOT: Spoiler içermez..

"Under The Dome" dizisi, yaz mevsimi yayınlanan bir yapıt olmasaydı kesinlikle şans vermez ve izlemezdim. Yazın "Teen Wolf" ve "Under The Dome" dışında izlenecek pek bir şey yok. Bu diziyi zaten ayakta tutan tek şey yazın yayınlanıyor olması. Birçok dizi bitmemiş ya da sezon arası vermemiş olsaydı şu an ki ratinglere ulaşması mucize olurdu.. Koskoca bir ilk sezon tam 13 bölüm, ardından ikinci sezon onayı ve şu ana dek yayınlanmış 7 bölüm. Tam 20 bölümdür çok sığ bir konu işleniyor.

İlk defa şu an izlemekte olduğum 2. sezon 7. bölümde izleyiciyi şaşırtacak bir şekilde dizide bir ilerleme mevcut. Ben tabi ki bu işi bilenler kadar iyi yorumlayamam ancak bir izleyici olarak senaristleri eleştirmem elbette doğal bir davranış. Günümüzde birçok eser var kitaptan ekranlara taşınan. Mesela “The Vampire Diaries” ekibi L.J. Smith’in orijinal metnini başarıyla değiştirip ortaya bence L.J. Smith’in kitaplarından daha da iyi bir iş çıkarıyorlar. Under The Dome, Stephen King’e ait bir roman. Stephen King’in orijinal eserini değiştirmek elbette bir nevi saygısızlık sayılabilir ancak en azından “Sherlock Holmes” gibi ya da “The Walking Dead”in ilk sezonu gibi, mini bir diziye çevrilebilirdi. Ekranda bir şeyler olmasını beklemek için 20 bölümü içine alan yaklaşık 2 sene gibi bir zaman dilimine, izleyiciyi katlandırmak zorunda değillerdi.

Alcatraz, Dracula, Flash Forward, Camelot vb. birçok yapıt, çok fazla paralar harcanarak ilk sezonlarına kavuşan ve anında biten diziler. Yukarıda adını verdiğim 4 dizide drama yönünden şu an ki ekranlarda olan Under The Dome’dan eksik kalır bir yöne sahip değiller. Onların şanssızlıkları kış dönemi yayınlanmış olmaları ve istenen ratinge ulaşamamaları.

Amerikan TV endüstrisine son 10 yıldır hayranım. Biz izleyenleri unutulmaz, efsanevi eserlerle buluşturdular. Çoğu yapıt hayatımıza çok şey kattı, ders verdi, geçmiş güzel yılları anımsattı ve birçok duyguyu hissettirdiler. Henüz 2. sezon 7. bölümde güzel bir şeyler olmaya başlayan Under The Dome umarım Amerikan TV endüstrisinin yeni kurbanı olmaz. Eğer şimdiki gibi ilerlemeye devam ederse ve yayınlandığı kanaldan yeni sezon onayı alamazsa çok yazık olur.

Henüz diziye başlamamış olanlara önerim; eğer hatırı sayılır bir sabır sahibiyseniz diziyi izleyebilirsiniz. Zira 1. sezonun pilot bölümü haricinde tüm bölümlere katlanılabilirlik hissini sağlayan, ilk iki Twilight filminden hatırladığımız Rachelle Lefevre ve Mike Vogel’ın üstün oyunculuk performansları. Bunların dışında konu çok sığ bir şekilde ilerliyor. 2. sezon birazcık daha sabırla izleyiciyi keyif alabileceği ve heyecanlanabileceği noktalara getiriyor.

İyi seyirler..

OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...