20 Kasım 2016 Pazar

CAN DOSTUM ÜBEYT

Kediler yaşadığımız dünyanın en ilgi çekici canlılarındanlar, bir kedim var ve yaklaşık 8 yıldır benim can yoldaşım. Allah daha uzun ömür versin ve hep yanımda olsun. Onun dostluğu, iyi enerjisi ve evime kattığı neşe paha biçilemez. Adı Çöl, ırkına has bir Siyam kedisi ve türünün tüm özelliklerini gözler önüne seren asil bir hayvan. Biraz övünmüş gibi oldum ama olsun; övgüyü hak eden bir kedi o, Çöl’ü tanıyan birçok arkadaşım bu tespitlere bizzat kendileri şahit olmuştur. Bu yazıda aslında başka bir kediden bahsedeceğim ama küçük dostuma, evimin neşesine de bir paragraf ayırmasaydım kendimi kötü hissederdim.


Geçtiğimiz yıl, İngiliz sokak müzisyeni James Bowen’ın başından geçen gerçek olaylara dayanarak yazmış olduğu bir kitabı aldım. Sarman ırkı bir kedi ile olan dostluğunu anlattığı bir kitaptı. “Sokak Kedisi Bob” en hızlı okuduğum kitaplardan biri olmuştu. Sıradan bir sokak müzisyeni iken Bob adını verdiği sokak kedisinin hayatına kattıklarını ve birlikte geçirdikleri günlük yaşantılarını kaleme almıştı Bowen. Bob ile birlikte tüm dünyada tanındılar, hikayeleri 22 dile çevrildi ve birçok ülkede yayımlandı. Bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum, bir kedi ile bir insan arasında kurulan dostluğu şairane bir şekilde aktarıyor. Kedi besleyen herkes muhakkak kendilerinden bir şeyler buluyor bu kitapta.


Lafı çok uzatmadan hemen konuyu bu satırlar üzerinde bahsetmek istediğim olağanüstü arkadaşıma getirmek istiyorum. Arkadaşım tahminimce 5-6 yaşlarında safkan bir sarman türü kedi. Son 4 aydır çalıştığım yerde her gün onunla beraberiz. İş arkadaşlarımın ve çoğu daimi müşterimizin de en yakın arkadaşlarından biri oldu kendisi, ona işyerimizin maskotu diyoruz. Adı Übeyt. İsmini ben verdim. Neden ona bu ismi verdim bilmiyorum ama onunla aramda bir bağ olduğunu hissettiğim ilk an zihnimde bu isim belirdi. Übeyt adında hiçbir tanıdığım yok, geçmişte aklımda kalan, unutmuş olduğum bir isim de değil. Orjinali Ubeyd, genellikle Arapların kullandıkları bir erkek ismi, kutsal bir anlamı da yok ama işte birden bire işyerindeki küçük dostumun adı Übeyt olarak kaldı.




Übeyt ile yaz mevsiminde tanıştık. Havalar çok sıcakken gündüzleri çalıştığım yere gelip klimanın altında ya da hava perdesinin yanında serinlemek için uzanıyordu. Şimdi ise soğuk günlerde aynısını ısınmak için yapıyor. Artık geceleri de içeride ağırlıyoruz onu. Kendisi çok ağır bir kedi, rahat 10 kg var. Ama tüm bu kaplanvari devasa görünüşüne rağmen adeta bir melek. Çok içine kapanık. Kendisinden çok küçük kedilerden bile dayak yiyor. İlginç bir şekilde etrafta ki tüm kedilerin ona karşı bir husumetleri var ve sanki o da suçluymuş gibi, suçunu kabullenmiş gibi onlara ses çıkarmıyor. Kesinlikle böyle olmalı çünkü sokak köpeklerine kabadayılık yaptığına şahit oldum Übeyt’in ama şaşırtıcı şekilde diğer kedilerden korkuyor hem de çevrede ki en büyük boyutlara sahip kedi kendisi olduğu halde. Sabah işe gelirken ona ve diğer arkadaşlarına mama alıyordum. Diğer kediler Übeyt kadar insan canlısı değillerdi. İçeri giren ve bizlerden çekinmeyen sadece Übeyt oluyordu. Çalıştığım yer açık alana kurulmuş bir avm’de bulunuyor. Yani dışarısı da özel mülk ve kurallar gereği kapı önlerinde mama kabı vb. şeyler bulunduramıyoruz. Übeyt için içeri girip yemeğini yemek sorun olmuyordu ama diğerleri bunu yapamadığı için restaurant önlerine geri dönüyorlardı. Yaz günlerinden bugüne her 2 günde bir biten mama paketinin yenisini alıyorum ve sabah akşam onu besliyorum. Onu her beslediğimde bana olan minnettarlığını sevgi gösterileri ile hissettiriyor. O anları yaşamak gerçekten olağanüstü. Yemek yedikten sonra uzun uzun miyavlayarak bana teşekkür ediyor ve kendini sevdirmek için yanaşıyor.




Gündüzleri içerdeyken inanılmaz ilgi çekiyor, kocaman görüntüsüyle iş yerimize gelen her ailenin ilgi odağı oluyor. Bazı insanlar “çocuğum sevebilir mi? Bir şey yapar mı?” demeye kalmadan “sev onu” diyorlar. Übeyt’in bakışlarından ve cana yakın tavırlarından herkes zararsız olduğunu anlıyor. “Size soracaktım, tırmalar mı diye ama çok sevecen olduğu belli sormama gerek kalmadı” cümlesini hemen hemen her gün muhakkak duyuyorum. Übeyt o kadar insan canlısı bir kedi ki; üstüne “hurraaa” diye koşturan ufaklıklara bile sesini çıkarmıyor. Bazen sevilirken  çok hırpalanmaktan canının yandığını hissediyorum ama insanlara karşı özellikle küçük çocuklara karşı tek bir geri adım attığını veya kendini korumak gibi bir hareket yaptığını görmüyorum. Onun iyiyi ya da kötüyü %100 anladığının farkındayım. Bazen içeri giren kişiler, çoğu insan gibi hayvansever olmuyor. Übeyt’te bende bunu hissediyoruz. Öyle anlarda Übeyt’e “dışarı çık” diyorum. Gidiyor ve biraz hava alıp geri geliyor. Bu ritüele karşılıklı olarak alıştık ve çoğu zaman ona söylememe bile gerek kalmadan kalkıp gidiyor. Tüm bunlara tanık olmak gerçekten çok güzel. Onunla geçirdiğim çoğu zaman aklımda James Bowen’ın kitabında okuduğum satırlar beliriyor.




Çoğu zaman blog yazılarımda konuları önceden seçerim ve yazdığım yazı birkaç günde hatta bazen 1 hafta da tamamlanır. Bu akşam yaşadığım bir olay bu yazıyı yazma isteği oluşturdu içimde. İçeri bir aile girdi 2 yaşında bir çocukları vardı. Übeyt boyut olarak bu ufaklıktan daha büyük görünüyordu. Onu hemen dışarı çıkarmak istedim ama aile kedilerden hoşlanıyormuş, çocuklarına “sev kediciği korkma” vb. şeyler söylediler. Çocuk, Übeyt’ten korkmuştu. Übeyt, ufaklığın yanına yavaş adımlarla ve her adımda küçülerek geldi. Harikaydılar. Çocuğun önüne yattı, ön ve arka ayaklarını birleştirerek adeta anne karnındaki bir bebek şeklinde küçüldü. Sonra ufaklık onun başını okşarken mırıl mırıl mırıldandı. Müthiş bir andı.




Evimde Çöl olmasa, Übeyt’in yeri kesinlikle benim yanım olurdu. Ancak Çöl’de artık çok küçük değil ve yaşam alanında ciddi bir egemenlik oluşturmuş durumda. Yani yanına bir arkadaş kabullenme günlerini uzun süre önce geride bıraktı. Übeyt’in sahiplenilmesini çok istiyorum, bizzat kardeşimin çevresine ve birçok arkadaşımın çevresine haber gönderdim. Bir yanım onun bir işyerinde değil de, gece gündüz kalabileceği sıcak bir yuvaya kavuşmasını istese de; ondan ayrı kalacak olma düşüncesinin rahatsız ettiğini de söyleyebilirim. Bazen bana “Ben burada, iş yerinde sizin yanınızda mutluyum, beni gönderme” der gibi bakıyor. Sürekli yanımda durup, sadakatini ve sevgisini gösteriyor. Bazen bu yaşantıya alıştığını düşünüyorum. Geceleri bomboş ve karanlık bir mağaza, gündüzleri bizim dostluğumuzla geçen sıcak günler.


 Yazımın başında bahsettiğim evimin neşesi Çöl :)


Onunla ilgili söyleyecek daha çok şeyim var; şimdilik en güzellerinden birkaçını söyleyip bitirmek istiyorum. Mükemmel karaktere sahip küçük bir arkadaşım var çalıştığım yerde. Her gün tebessümlerle ve karşılıksız sevginin verdiği tarifsiz bir huzurla başlıyorum güne onun yanında. İzin günümde benim olmadığım zamanlarda diğer iş arkadaşlarım Übeyt ile ilgileniyorlar. Çalışmıyorken onu özlüyorum. Acaba iyi mi, karnı tok mu vs. düşünceler aklımı kaplıyor. Onun da beni özlediğini biliyorum. Çoğu izin günümde bile işyerime gidip onu ziyaret ediyorum. Beni görünce çok mutlu oluyor. Her gün ilk karşılaşmamızda mutlaka koşarak yanıma geliyor ve dakikalarca kendini sevdiriyor bana. Mırıl mırıl mutluluk içinde o anın bitmesini istemiyor. İşte o birkaç dakika, beni ruhen öyle bir dinlendiriyor ki, saf bir enerjiyle güne başlıyorum. Übeyt’te kesinlikle Bowen’ın kitabıyla dünyaca üne kavuşmuş olan Bob gibi safkan bir sarman. Aynı cana yakınlık onda da var ve Bob’un James Bowen’ı sahiplendiği gibi, Übeyt’te beni sahiplendi. Yüreğimle buna inanıyorum ve o yüzden ondan kopabileceğimi düşünmüyorum.


OSMAN ÇELİK
www.twitter.com/ocelik7




2 yorum:

  1. Harika yazı. Bir solukta, keyifle okudum. Çöl'den sonra böyle bir bağlılık, tuhaf ama hoş. =)

    Anlattıkların kadarıyla, Übeyt çok bariz şekilde bir karaktere benziyor bence. Bana hak vereceğine eminim. Karakter: Hugo "Hurley" Reyes.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle evet :) müthiş bir benzetme oldu.

      Sil

GÖZÜ YAŞLI BİR VALS

Rüstem tek başına sürdürdüğü basit hayatını, her zaman sevdiği şeyleri yapmak için yaşayan sıradan bir insan olarak geçirmeye devam ediyordu...